Yazılarımı takip eden dostlardan zaman zaman teşvik edici geri dönüşler almaktayım. Hatta bazı okuyucularım, yayınlanan bütün yazıları bilgisayarlarına kaydederek arşivlediklerini söylediler.

Bazen saatlerce uğraşarak hazırladığım makalelerimin böyle güzel karşılıklar bulmasına hem memnun oluyor hem de yazmaya devam etme konusunda cesaretleniyorum. Bu bakımdan bütün okuyucularıma çok teşekkür eder, bilvesile geçmiş Regaib Kandillerini tebrik ederim.

Bu arada Gazete Yazıyor’da bir seneyi doldurdum. Hiç aksatmadan her hafta iki yazı hesabıyla şu an okumakta olduğunuz 104. yazıya ulaştım. Takip ettiğiniz gibi siyasetten özellikle uzak durarak genelde sadece tarihle ilgili yazılar yazıyorum. Ancak biliyorsunuz geçtiğimiz yıl Şubat ayında asrın felaketini yaşadık. On bir ilimizi etkileyen büyük depremde 45 bin canımızı kaybettik. Derken Ekim ayında Gazze’deki İsrail vahşetiyle yüzleştik ki hâlen devam etmektedir. Dolayısıyla tarihî konulara mecburen ara vererek bu iki olayla ilgili çok sayıda makale kaleme aldım.

DÖRDÜNCÜ PADİŞAH

Geriye dönüp arşivime baktığımda, Bursa’da medfun bulunan altı Osmanlı padişahından sadece Yıldırım Bayezid Han’ın türbesiyle ilgili münferit yazı yazmadığımı fark ettim. Onu da bugün ele alarak seriyi tamamlamak arzusundayım.

Yıldırım Bayezid Han, I. Murad Han ile Gülçiçek Hatun’un oğludur. 1360’ta Bursa’da doğdu. Kendisine evliyadan Bâyezîd-i Bistâmî hazretlerinin ismi konuldu. Cesaret ve gözü pekliğinin yanı sıra askerî harekâttaki hızı sebebiyle daha şehzadeliğinde “Yıldırım” lakabını almıştı. Osmanlı ordusunun sağ kol kumandanı olarak kendisinin de katıldığı I. Kosova Meydan Muharebesi’nde babasının şehit düşmesi üzerine 1389’da 29 yaşında padişah oldu.

Rumeli’ndeki fetihlere devam ederek sınırları Macaristan’a ulaştırdı. Anadolu beyliklerinin üzerine yürüdü ve topraklarını tamamen ele geçirdi. İstanbul’u 1391, 1395, 1397 ve 1400’de olmak üzere dört defa kuşatarak on yıl boyunca fethetmeye çalıştı. Şehirde bir Türk mahallesi kurulmasını, bir cami yapılmasını ve Osmanlı Devleti’ne verilecek yıllık verginin artırılmasını Bizanslılara kabul ettirdi. İstanbul’u baskı altında tutmak için Anadoluhisarı’nı yaptırdı. Bizans’ı kurtarmak için toplanan 100 bin kişilik Haçlı ordusunu Niğbolu’da 25 Eylül 1396 günü ağır bir bozguna uğrattı.

SIRA İSTANBUL’DAYDI

Yıldırım Bayezid Han on yıldan beri yürüttüğü çalışmalarının semeresini alıp tam İstanbul’u alacakken, kendisinden ve Timur Han’dan kaçan beyler sığındıkları tarafları birbiri üzerine kışkırttılar. Çubuk Ovası’nda 28 Temmuz 1402’de yapılan savaşta Yıldırım mağlup ve esir oldu. Sekiz ay kadar sonra kederinden ve nefes darlığından 43 yaşında vefat etti.

Yıldırım’ın naaşı tahnit edilerek ilk önce Akşehir’deki Şeyh Mahmud Hayranî Türbesi’ne konuldu. Daha sonra Timur’un izni ile Musa Çelebi’ye teslim edilerek Bursa’ya getirildi. Türbesi, Bursa’da yaptırdığı Ulu Cami ve Yıldırım Külliyelerinden ikincisinde yer alır.

EN ESKİ PADİŞAH TÜRBESİ

1855 depremi Bursa’daki pek çok tarihî eserin zarar görmesine hatta yıkılmasına sebep olmuştu. İlk üç padişahın türbelerinin bu depremde temellerine kadar yıkıldığı ve Sultan Abdülaziz devrinde tekrar yapıldığı göz önüne alınırsa Bursa’daki en eski padişah türbesi, Yıldırım Bayezid Han Türbesi’dir. Oğullarından, Fetret devrinde Bursa’ya hâkim olan Emîr Süleyman tarafından 1406 yılında yaptırıldı. Türbe girişindeki kitabeden, binanın Ali bin Hüseyin tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır.

Bursa’nın Yıldırım merkez ilçesinin Yıldırım semtinde yer alan türbe, Yıldırım Külliyesi’ndeki cami ve medresenin yakınındadır. Kare planlı ve kubbeli bir yapıdır. Girişinde üç kemer gözlü ve üç kubbeli bir revak vardır. Giriş kapısının üzerindeki kemer alınlığında, türbenin Emîr Süleyman tarafından yaptırıldığını anlatan, üç satır hâlinde düzenlenmiş Arapça bir kitabe vardır. Bunun solunda, Arapça ve beş satır hâlinde yazılmış dar bir inşa kitabesi yer alır. Alınlığın altında sağda “Mâşâallâh”, solda Bârekallâh” yazılıdır.

Türbe içerisinde Yıldırım Bayezid Han’ınki dâhil toplam beş sanduka vardır. Ortadaki metal parmaklıkla çevrili büyük sanduka Yıldırım Bayezid Han’a aittir. Bunun solunda, padişahın oğullarından İsa Çelebi’nin sandukası yer alır. Geri kalan, ikisi küçük, biri büyük üç sanduka altındaki mezarlarda yatan hanımların kimliği ise meçhuldür.