Fatih Sultan Mehmed Han, babasının 3 Şubat 1451’de vefat etmesi üzerine, Manisa’dan Edirne’ye gelerek daha evvel henüz on iki yaşındayken kısa süreliğine geçtiği Osmanlı tahtına bu defa 19 yaşında daimî olarak oturdu.

Haberi alan Bizans ve Trabzon-Rum imparatorları, Sırp, Eflak ve Macar kralları, Mora despotu, Raguza ve Ceneviz hükûmetleri, Rodos şövalyeleri ile Midilli ve Sakız hâkimleri tebrik için elçilerini peş peşe Edirne’ye gönderdiler. Bütün elçiler isteklerini sıralıyor, padişah da bunlardan makul olanlarını işi yokuşa sürmeden kabul ediyordu. Böylece bütün devletlerle yapılan sulh antlaşmalarının hepsi yenilendi.

Yeni padişahtan ummadıkları bir yakınlık gören ve son derece güler yüzle karşılanan elçiler, bu durumu biraz tuhaf bulsalar da her biri ülkelerine mutlu bir şekilde döndüler. Allah vergisi zekâsı ve dehasının yanı sıra aldığı mükemmel eğitim sebebiyle asrının çok çok üzerinde bir vizyona sahip olan genç hükümdarın, İstanbul’un fethedilmesi yolunda önüne çıkabilecek bütün engelleri kaldırmakla meşgul olduğunu anlamalarına tabii ki imkân yoktu.

BOĞAZ’A İKİNCİ HİSAR

Fetih hazırlıklarının en mühimlerinden biri hiç şüphe yok ki Boğaz’ın Rumeli yakasına bir kale yapılmasıydı. Bu konuda çalışmalara hiç vakit kaybedilmeden 1451 yılı sonlarında başlandı. Emirnameler gönderilerek çeşitli bölgelerden malzeme ve işçi sevk edilmesi istendi.

Rivayete göre Fatih her hareketini meşru bir gerekçeye dayandırmayı âdet edindiğinden, ahde riayet ederek ilk önce İstanbul imparatorunun ruhsatını talep etti.

İmparatordan “Orası Cenevizlilerin tasarrufundadır. Onların görüşü sorulsun.” şeklinde bir cevap geldi. Bunun üzerine padişah,

“Mademki öyledir, benim Cenevizlilerle resmî bir münasebetim yoktur. Yapacağım işi onlardan sormaya da mecbur değilim.” diyerek hemen işe başladı.

İmparator bu teşebbüsten son derece ürkerek padişahı niyetinden vazgeçirmek ve karşılığında vergi almaya razı etmek için huzuruna birkaç sefir gönderdi. Fakat Fatih,

“Mülkümün muhafazasına çalışmak ahdi bozmak mıdır? İmparatorunuz Macarlarla ittifak edip de babamı Rumeli’ye geçmekten menetmeye kalkıştığı zaman, merhumun ne büyük bir tehlikede bulunduğunu unuttunuz mu? Ben o zaman çok genç bir kişi olarak Edirne’de idim. Siz o zaman Müslümanların içine düştükleri sıkıntılı duruma bakıp eğlenirdiniz. Pederim o sırada buraya bir kale yapmak için yemin etmişti. Ben onun yeminini yerine getiriyorum. Sizin geri dönmenize izin veriyorum. Fakat bir daha bu türlü tebligat ile yanıma gelen olursa sonucuna katlanır!” şeklindeki korkutucu cevabıyla sefirleri geri gönderdi.

PLANINI FATİH ÇİZDİ

Fatih daha önce kara yoluyla Boğaz’a gelerek vezirleriyle o havaliyi gezmiş, iki sahil arasındaki mesafeyi ölçtürmüş, denizin akıntılarıyla ilgili bilgi almıştı. Toplanan bilgilerin değerlendirilmesinden sonra kalenin, Boğaz’ın 660 metre olan en dar yerine ve gemilerin akıntılar sebebiyle kıyıya yaklaşmaya mecbur oldukları bir mahalle yapılması kararlaştırıldı.

Fatih’in kalenin planını bizzat kendisinin çizdiği ve bereketlenmek için kalenin burçlarını ve aralardaki bedenlerini, kûfî yazı ile Muhammed kelimesini meydana getirecek şekilde tertip ettiği rivayet edilir. Bu inşaat için toplanan 6 bin kadar amelenin yanı sıra, kendisinin de çalışarak örnek olması üzerine vezirlere varıncaya kadar herkes amele gibi çalışmaya başladığından kale çok kısa bir zaman içinde tamamlanmıştır.

HER PAŞAYA BİR KULE

Hisar, kuzeyden güneye 250 metre, doğudan batıya 125 metrelik bir alanı kaplamaktadır. Esas olarak üç büyük kulesi vardır. Bunlardan biri sahilde, diğer ikisi yamaçtadır. Padişah bu üç kulenin inşaatını, kendi paraları ile yapılması şartıyla üç veziri arasında taksim etmişti. Sahildeki burcun yapımı Çandarlı Halil Paşa’ya, yamaçtakilerden güneyde olanı Zağanos Paşa’ya, kuzeydeki köşede yer alan burç da Saruca Paşa’ya verilmişti. İnşaatın mimarı Muslihiddin olup genel sorumluluğu ise Şehabeddin Paşa üstlenmişti.

İnşaata 21 Mart 1452 günü başlandı. Üç büyük kule yapıldıktan sonra aralara germe denilen duvarlar çekildi. Burçların yükseklikleri, kapı hizasından itibaren 21 ilâ 28 metre, duvar kalınlıkları ise 5,7 ilâ 7 metre idi.

Kaynaklar hisar inşaatının 4 ay içinde tamamlandığı konusunda hemfikirdirler. Dolayısıyla hisar Temmuz 1452 sonunda hizmete alınmış olmalıdır. Hisara Firuz Ağa kumandan tayin edilerek emrine 400 yeniçeri verildi. Yeterli miktarda silah ve cephane takviyesi yapılarak büyük burçlara toplar yerleştirildi.

İstanbul’un fethinde Boğaz’a düşman gemilerinin girmesini önleyerek vazifesini icra eden kale fetihten sonra stratejik önemini kaybetmiş, sonraki zamanlarda hapishane olarak kullanılmıştır.