Geçenlerde, “Düşünmeyen yozlaşır” başlıklı bir yazıya denk geldim. Başlığı görünce kavram üzerine daha kapsamlı biçimde düşünme gereği duydum. Yazı genel olarak, insanın en özgün özelliğinin düşünmek olduğunu, eğer düşünmezse temel insani özelliğini kaybedeceğini, yani yozlaşacağını anlatıyordu.

Son zamanlarda hepimizi endişelendiren en büyük sorun kültürel yozlaşma ve sosyal çürüme.  Sadece bizim ülkemizde değil, tüm dünyada büyük bir yozlaşma yarışı var. Akla hayale gelmedik sapıklık, sapkınlık, şımarıklık ve yobazlık örneklerini sıkça görür olduk. Özel ilişkilerde, iş hayatında, eğitim dünyasında, siyasette, sosyal yaşamda, kültür ve sanat adına yapılan birçok organizasyonda yozlaşma almış başını gidiyor.


Ne eğitim, ne öğretim, ne öğüt, ne tenkit, ne ceza maalesef bu yozlaşma dalgasını durduramıyor.


Kimileri, “yozlaşma zaten vardı, sosyal medya sayesinde daha çok farkına varır olduk” türünden açıklama yapsa da; eriyip kıtasından kopan buz parçaları gibi, her gün toplum dediğimiz bütünün bünyesinden yeni bir parçanın kopup ayrıldığına şahit olmak, bu tezi çürütüyor.  Arkadaşlık, dostluk, fedakarlık, sevgi, saygı, hoşgörü, yardımlaşma, paylaşma, dayanışma, misafirperverlik gibi yapıştırıcıların gücü kalmamış artık.


Her şeyin sahtesi, kopyası revaçta… Sosyal değerlerimiz, kötü örneklerle linç ediliyor… Duruma itiraz eden, söylenen çok ama, müdahale eden, durdurmaya çalışan yok.
Size söyleyeyim, durum çok vahim!
Çocuğumuzu komşuya emanet edemez olduk!
Yolda önümüze çıkan birine yardım edemez hale geldik!

Artık bir tanıdığa içten gelerek, gerçekten sorumluluk duyup, merak ederek, “nasılsın, iyi misin” demiyoruz!... Sadece lafın gelişi…
Apartmanda yan komşumuzu bile tanımıyoruz ki; garibanı, kimsesizi nasıl tanıyalım!
Bir şey paylaşmıyor, selamlaşmıyoruz!
Para, “insan elinin kiri” derdi eskiler… O kirli şeye esir olmazlardı… Para kazanmaktan ziyade “gönül” kazanma peşindeydiler.
Tüketerek değil, paylaşarak mutlu olunurdu… İnsanlığın “gramı” ziyan edilmezdi.
Şimdi herkes, herkese yük oluyor.
Kimse kimseye tahammül edemiyor.
Sabır taşı erkenden çatlıyor.
Ahlak yozlaşmış,
Hukuk yozlaşmış,
Din yozlaşmış,
Siyaset yozlaşmış,
Meslekler yozlaşmış,
Kültür yozlaşmış…
Adam,
“milliyetçiyim” diyor, milleti sevmiyor!
“dindarım” diyor, müslümanı sevmiyor!

“demokratım” diyor, farklı düşünceyi sevmiyor!
“hayırseverim” diyor, yoksulu sevmiyor!
Tüm çeşme başlarını da bunlar tutmuş bu arada… Kimseyi yanaştırmıyorlar.
Bürokrasideki yozlaşmadan bahsetmeye başlasak, sayfalar tutar,
Sadakat, liyakati yaşatmıyor,
Kayırmacılık, nepotizm, gemiye su aldırıyor… Zira mağdurlar, gemidekilerle aynı yolun yolcusu olduğuna inanmıyor!