9 Günlük Bayram Tatil Kararı: İyi Mi, Kötü Mü? Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı üzere bayram tatili dokuz güne çıktı. Birçok vatandaş için büyük bir sevinç kaynağı olabilir…
Sosyal medyada sevinç çığlıkları, otobüs firmalarında bilet alarmı, otellerde son oda savaşları….
Ancak, bu kararın ekonomik ve sosyal etkileri üzerinde düşünmek de önemli...
Biz bu dokuz günü gerçekten ne kadar bayram ediyoruz?
Bayram tatilinin uzaması, ilk bakışta çalışan için nefes, turizm sektörü için doping. Fakat bu sefer yine sorgulamak gerekiyor: Tatilin uzaması, gerçekten bir refah göstergesi mi yoksa sistemin aksayan çarklarının üzerini örten bir pansuman mı?
Bir ülkede insanlar neden bu kadar uzun tatillere ihtiyaç duyar?
Cevap basit: Çünkü yılın geri kalanında gerçek anlamda dinlenemiyor, kendine vakit ayıramıyor. Mesai saatleri, geçim derdi, trafik, hayat pahalılığı… Bir yılın tüm yorgunluğunu bir haftada çıkarmaya çalışan milyonlarca insan, yollarda perişan oluyor, otellerde üç katına çıkmış fiyatlara mahkûm kalıyor. Dinlenmek için yola çıkıyor ama yorgun dönüyor.
Küçük işletmeler için ise bu tür tatiller ayrı bir dert. Kapısını kapatan esnaf, dokuz gün boyunca siftahsız kalıyor. Kamuda işler yavaşlıyor, özel sektörde aksaklıklar zincirleme büyüyor. Ekonomide tatil her zaman bir boşluk yaratır; bu boşluk her zaman “iyi” bir şey değildir.
Elbette kimse tatil düşmanı değil. Hepimiz hak ediyoruz, hepimiz yoruluyoruz. Ama bu tatillerin uzunluğu, “oh ne güzel dokuz gün yattık” diye sevineceğimiz bir şey olmaktan çok, sistemin bize “ancak bu kadarla idare edin” dediği bir hatırlatma olabilir mi?
Bayramlar, bir araya gelmek, paylaşmak, huzur bulmak için var. Belki de mesele, kaç gün tatil yapacağımız değil; o günleri gerçekten bayram gibi yaşayıp yaşamadığımızdır.