Siyaset sahnesinde çok az insan vardır ki, sadece mensubu oldukları siyasi partilerde değil, toplumun dört bir yanında iz bırakırlar.

. Bir siyasetçi düşünün ki hem muhalifin hem iktidarın hem sanatçının hem sokaktaki esnafın dilinde tebessümle ve sevgiyle anılsın. Sırrı Süreyya Önder işte tam da böyle biri… Onu sadece düşünceleriyle değil, kelimelere kattığı mizah, taşlamalarındaki ustalık, hayatın içinden hikâyeleriyle sevdik. Bir laf eder, güleriz… Sonra o laf kulağımızda çınlar ve düşündürür. Belki de onu bu kadar sevmemizin sebebi, siyasi kimliğinden çok insani yönünün hep önde olmasıdır.

Geçirdiği kalp rahatsızlığı haberini aldığımız andan beri Türkiye’nin dört bir yanından, her görüşten, her renkten insanın kalbi onunla birlikte attı. Çünkü Sırrı Süreyya Önder, bu ülkenin siyaset sahnesinde kendine özgü bir yer edindi… Çünkü onun sesi, onun sözü, onun ince zekâsı, esprileri, halktan biri olma hali… Çünkü hepsi hayatımızın bir yerine dokunmuştu… Çünkü o sadece bir milletvekili değildi; bir senaristti, bir yönetmendi, bir şairdi, bir halk anlatıcısıydı. O, kelimenin tam anlamıyla bir gönül insanıydı.

Her insanın içinde bir parça şair vardır derler ya, onun içindeki şair, siyasetçinin önüne geçmişti hep. Cezaevinden de geçti…  Barış masasından da… Acının da mizahın da içinden yürüyüp geldi. Bu ülkenin hafızasına derin izler bıraktı. Kimi zaman bir şiirin içinde, kimi zaman bir miting meydanında, kimi zaman bir film karesinde karşımıza çıktı. Kalemi de mikrofonu da sözü de birleştirici oldu. Hiç kimseyi ötekileştirmedi, hep bir yol buldu kalpten kalbe… Siyasette bu kadar keskin kutuplaşmaların olduğu bir dönemde, herkesin “Severim ya Sırrı Süreyya’yı…” diyebileceği biri olmak kolay iş değil. Ama o bunu başardı. Çünkü samimiydi. Çünkü halktan biriydi. Çünkü hikâyesi bu toprakların hikâyesiydi.

Hastalığı duyulur duyulmaz sosyal medya ikiye değil, tek yüreğe dönüştü. Her kesimden “Geçmiş olsun Sırrı abi” sesleri yükseldi. Şu an hastanede... Kalbi yoruldu belki, ama sevgimizle yeniden atacağına inancımız tam. Gördüğümüz mesajlardan, sevenlerinin dualarından biliyoruz ki, yalnız değil. Siyasetten bezmiş insanların bile “Ama Sırrı Süreyya başka” dediği bir adam. Onun dili incitmedi, kibirli olmadı, halkı küçümsemedi. Mizahıyla, zekâsıyla, zarafetiyle birleştirici oldu. Kalbimize dokunduğu için, şimdi onun kalbine dualar gönderiyoruz.

Sırrı Süreyya Önder sadece bir siyasetçi değil. O, bu ülkenin ortak hafızasında iz bırakan bir sanatçı, bir entelektüel, bir mizah ustası. Bu ülkede çok kişi konuşur ama az kişi söyledikleriyle iz bırakır. O, Meclis’te “Biz bu toprakların çocuğuyuz” diyerek hem ağlatan hem güldüren bir adam. Ve biz, onun sesiyle daha çok gülmek, daha çok düşünmek istiyoruz. Şimdi kalbine küçük bir isyan eden o organına sesleniyoruz: “Azıcık dinlen, ama bizi fazla bekletme.”

Bir an önce iyileşmesi dileğiyle… çünkü bu ülkenin onun gibi düşünen, gülen ve düşündüren insanlara hâlâ çok ihtiyacı var. Hem daha anlatacağı çok hikâye, yazacağı çok senaryo var. Dualarımız seninle Sırrı Süreyya Önder… Mizahın da vicdanın da eksilmesin.