Fatih Sultan Mehmed Han yaygın rivayete göre, 30 Mart 1432 Cumartesi gününü Pazar’a bağlayan gece, seher vaktinde, Edirne Sarayı’nda doğdu. Babası Sultan II. Murad Han, annesi Hümâ Hatun’dur. Hümâ Hatun, Candaroğlu Taceddin İbrahim Bey’in kızıdır. Bu hanedan Osmanlılar gibi Oğuzların Bozok kolunun Kayı boyundandır.
Fatih ilk olarak babasının kendi isteğiyle tahttan feragat etmesi üzerine 1444 senesinde daha 12 yaşındayken tahta geçmişti. Sancakbeyi bulunduğu Manisa’dan Edirne’ye gelmiş, babası da münzevî bir hayat geçirmek niyetiyle Bursa’ya gitmişti. Ancak Macar kralı Ladislas, Osmanlı tahtına çocuk yaşta bir padişahın geçmesini, Türkleri Avrupa’dan çıkarmak için bir fırsat olarak değerlendirmiş, II. Murad ile yeni imzalanan barış antlaşmasını bozmuştu. Eflak Prensliği ve Sırp Krallığı’nın yanı sıra Papa’nın da destek vermesiyle çeşitli milletlerden askerlerin bulunduğu bir Haçlı kuvveti meydana gelmişti. İlave olarak Karamanoğlu İbrahim Bey düşmanla işbirliği yaparak fırsattan istifade Osmanlı hâkimiyetinden kurtulma sevdasına düşmüş, müzmin düşman Bizans imparatoru da II. Murad’ı Rumeli’ne geçirmemek için her türlü gayreti göstereceğini taahhüt etmişti.
VARNA ZAFERİ
Bütün bu gelişmeler üzerine devletin ileri gelenleri, II. Murad’ı Edirne’ye gelerek ordunun başına geçmesi konusunda ikna etmişlerdi. II. Murad düşmanı şaşırtarak onların bekledikleri yerden değil, Anadolu Hisarı hizasından Boğaz’ı geçmiş ve süratle hareket ederek Edirne’ye ulaşmıştı. Oğlunu payitahtın muhafazası için orada bırakıp düşmanın üzerine yürümüştü. Neticede 10 Kasım 1444 günü Varna’da karşılaşan iki ordu gün boyu çarpışmıştı. Sayıca üstün olmalarına rağmen Haçlı kuvvetleri bozguna uğratılmış, Macar kralı Ladislas öldürülmüştü. Osmanlı tarafının en mühim kaybı ise şehit düşen Anadolu Beylerbeyi Karaca Paşa olmuştu. Fatih’in halası ile evli olan bu paşa, ordunun sağ cenahına kumanda ediyordu.
Bu zaferden sonra II. Murad, özellikle Veziriazam Çandarlı Halil Paşa’nın ısrarıyla tekrar tahta geçmişti. Dolayısıyla Fatih’in bu ilk padişahlığı ancak bir sene kadar sürmüştü. Saltanat değişikliğinin akabinde Fatih yine sancağına, Manisa’ya geri dönmüştü. Bu arada II. Murad’ın 1445 yılı sonlarında oğlunu tekrar tahta geçirdiği ancak kısa süre sonra Edirne’de büyük bir yangın çıkması ve bunu takiben Yeniçerilerin isyan etmesi üzerine üçüncü defa padişah olduğu rivayetleri de mevcuttur.
İKİNCİ DEFA PADİŞAH OLUYOR
Şehzade Mehmed 1449 yılı sonunda Edirne’ye gelerek evlendi. Bu ilk zevcesi Dulkadiroğlu Süleyman Bey’in kızı Sitti Mükrime Hatun idi. Düğüne yabancı hükümdar ve prensler de iştirak etti.
Fatih, II. Murad’ın 3 Şubat 1451’de Edirne’de vefat etmesi üzerine, sancakbeyi olduğu Manisa’dan Edirne’ye gelerek daha evvel 12 yaşındayken kısa süreliğine oturduğu Osmanlı tahtına bu defa 19 yaşında daimî olarak geçti. Osmanlı tarihinde babası II. Murad ve I. Mustafa Han ile birlikte iki defa tahta geçen üç padişahtan biridir.
Veziriazam Çandarlı Halil Paşa II. Murad Han’ın vefatını gizleyerek yeni padişah Manisa’dan gelene kadar 15 gün devleti idare etti. Nihayet Fatih 18 Şubat 1451 günü Edirne’ye ulaştı. Kılıç kuşanma merasiminin ardından Osmanlı Devleti’nin yedinci padişahı olarak tahta cülus etti. Kendisine bir kılıç da İstanbul’un fethinden sonra Eyüp Sultan’da, hocası Akşemseddin tarafından kuşatılmıştır.
ÇAĞININ ÖTESİNDE BİR ŞAHSİYET
Fatih’in eğitimine ve yetişmesine, küçük yaşından itibaren son derece önem verildi. Devrin en mümtaz âlimleri kendisine hoca olarak tayin edildi. Otuzu aşkın hocasının isimleri tarih kitaplarında yazmaktadır. İyi bir devlet reisi ve komutan olacak şekilde yetişti. Din ve fen bilimlerinde eğitim almasının yanı sıra Arapça, Farsça, Latince ve Rumca öğrendi.
Çok soğukkanlı ve cesur olduğu kadar merhameti ve müsamahası da fazla idi. Ancak ordusunun disiplini konusunda çok titiz davranırdı. En küçük bir itaatsizliği affetmez, şiddetle cezalandırırdı. Ordusunu, plânsız, düzensiz hareket ettirmez, maceraya girişmezdi. Yapacağı seferlerin başarıyla sonuçlanmasını sağlamak için aylarca hazırlık yapar, askerlikle diplomasiyi birlikte yürütürdü. Hangi devlet üzerine sefer düzenleyecekse, o devletin iç ve dış ilişkilerini, zayıf ve kuvvetli yönlerini en ince noktasına kadar tetkik eder ve sefere hasmının en zayıf ve kendisinin en kuvvetli zamanında çıkardı. Yapacağı seferlerden en yakınlarını bile haberdar etmez, özellikle hedefin gizli kalmasına çok dikkat ederdi.