İflah olmaz bir monarşist ve sömürgeci kültürüyle büyümüş biri olan Pierre Gilliard’ın anıları daha çok Romanovları aklamak için kaleme alınmış.  Gilliard zaten bunu gizlemiyor. 

Kitabı okuduktan sonra anlıyoruz ki, Romanovların sonunu Çariçe Aleksandra Fyodorovna ile Rasputin getirmiş. “Cinsel bir obje” olarak kültürümüze girmiş olan Rasputin’in, -üstelik bütünüyle taraflı bir yayında bile- bu kadar etkili olduğunu öğrenmek cidden benim için şaşırtıcı oldu. 


 

Pierre Gillard’ın yaptığı rezillikleri açıkça yazmak istemediğini söylediği Rasputin’i Alman ajanı ilan etmesi ise çaresizliğinin simgesi gibi... 


Romanovların kurşuna dizilmesi sırasında yaşananlar ayrı bir dram; Çar ll. Nikolay ve oğlu yaylım ateşin ardından anında ölüyor. Fakat Çariçe ve dört kızı elbiselerinin içini mücevheratlarla doldurdukları için kurşunlar sekiyor. İnfazları bu kez süngülerle gerçekleştiriliyor ve ölümleri uzun ve oldukça acılı oluyor.  

Şunu da yazmadan edemeyeceğim; yıllar önce Bertolucci’nin 9 Oscar’lı “Son imparator” filmini izledikten sonra, Mao’nun, “Her insan dönüştürülebilir” sözünden hareketle, imparator  Pu Yi’yi bahçıvan yapan komünistleri eleştirmiş ve, “Koca imparatordan bir bahçıvan çıkarabildiler” demiştim.

Romanovların vapurla Sibirya’ya gidişleri sırasında (Düşünün sürgüne gidiyorlar ve sonunda ölüm var) Rasputin’in doğduğu köyün önünden geçerken, büyük bir heyecanla yerlerinden fırlayarak, hem selam durup hem dualar ettikleri satırları okuyunca, “Bunlardan bahçıvan bile olmazmış” dedim. Yararlı bir eser okunmalı… :)))