“Delikanlı” okuduğum 15. Dostoyevski kitabı..
Stepançikovo Köyü ve Karamazov Kardeşleri de okursam, üstadın külliyatını tamamlamış olacağım.. Bu nedenle rahatlıkla söyleyebilirim ki, hiçbir romanı beni “Delikanlı” kadar yormadı ve zorlamadı.
Nedeni; kitabın çok katmanlı olmasının yanı sıra derin psikolojik analizler içermesi. Çünkü bir anlamda; Suç ve Ceza’nın Raskolnikov’u, Budala’nın Prens Muşkin’i, Yeraltından Notlar’ın 40’lı yaşlardaki adamı, Öteki’nin Goladkin’i de var bu romanda. Bütün bunlara karşın okudum, iyi ettim, diyorum elbette...
Dostoyevski kitapta: evlilik dışı bir çocuğun, babasının sevgisini kazanmak amacıyla gittiği Petersburg'da yaşadıklarını anlatırken, fonda Avrupa aydınlığının çöküşüyle Rusya'nın benzersiz kozmopolit yapısı arasındaki tezatlığı, soylu sınıfındaki çürümüşlüğü kullanıyor..
Ayrıca 767 sayfa boyunca bir “Delikanlı” nın dönüşümüne, gelişimine ve olgunlaşmasına (Çünkü babasını anlamaya başlıyor) da tanıklık ediyorsunuz! ..
Ve yazmadan edemeyeceğim; bir kez daha anladım ki, Müslüman olmayan yazarlar arasında hiç kimse Dostoyevski kadar Kuranı Kerim’i anlayıp, yorumlayamıyor ve Muhammed peygambere (Belki de kendisi gibi sara hastası olduğu için) içtenlikli saygı duymuyor..