Yavuz Sultan Selim Han’ın Mısır Sefer-i Hümâyûnu, 1516-1518 yılları arasında iki yıldan fazla sürdü.

Bugünkü Suriye, Arabistan ve Mısır topraklarına hâkim olan Memlûk İmparatorluğu orduları hem Mercidâbık hem de Ridaniye’de mağlup edildi. Taht şehirleri Kahire olan ve 267 yılından beri bölgede hüküm süren Memlûk İmparatorluğu yıkılarak bütün toprakları fethedilmiş oldu.

Bu seferin en mühim sonuçlarından biri halifeliğin Osmanlılara geçmesidir. 1258’de Hülâgû’nun Bağdat’taki son Abbâsî halifesini öldürmesi üzerine hilafet 3 sene kesintiye uğramıştı. Abbâsî halifeleri 1261’den itibaren Memlûklülerin himayesinde saltanat gücü olmadan Kahire’de halifelik yaptılar. Mercidâbık’ta Memlûklülere karşı kazanılan zaferden sonra Yavuz Sultan Selim, savaş esirleri arasında bulunan Abbâsî halifesi III. Mütevekkil’den bu makamı devraldı. Padişah 28 Ağustos 1516’da Halep’e girmiş, ertesi günkü Cuma namazında hutbe, 74. İslam halifesi olarak onun adına okunmuştur.

Yavuz Ridaniye Zaferi’nden sonra 15 Şubat 1517’de muazzam bir merasimle Kahire’ye girerek 8 aya yakın burada oturdu. Yalnız bir ara İskenderiye’ye gidip iki hafta orada kalmıştır. Padişah Kahire’deki ikameti sırasında imparatorluğa yeni katılan geniş toprakların düzene sokulmasıyla meşgul oldu. Bu arada Memlûklülere tabi olarak hüküm süren Mekke Şerifi II. Berekât oğlunu mukaddes emanetlerle birlikte Kahire’ye gönderip Yavuz’a bağlılığını bildirdi. Kâbe-i muazzama ve Ravza-i mutahharanın anahtarları da dâhil olmak üzere Mekke ve Medine’de muhafaza edilen bu emanetler 6 Temmuz 1517’de padişaha teslim edildi.

HIRKA-i SAADET DAİRESİ

Hicaz’dan gelen mukaddes emanetler, Kahire’de Abbâsî halifesinden ve Memlûklü hazinesinden alınanlarla birlikte İstanbul’a gönderildi. Diğer İslam beldelerinden getirilen emanetlerle birlikte Topkapı Sarayı’ndaki Hırka-i Saadet Dairesi’ne kondu. Burası, Yavuz Sultan Selim tarafından yaptırılmıştır. Bir rivayete göre Fatih devrinden kalmadır. Topkapı Sarayı’nda üçüncü avludaki Enderun Meydanı’nın kuzeybatı köşesinde yer alır.

400 yılda toplanan ve 605 parça eşyadan meydana gelen mukaddes emanetler, dünyanın en büyük mukaddes eşya koleksiyonu olarak kabul ediliyor. Pek çoğu Peygamber efendimize ait olan eşyalardan hangilerinin Mekke şerifi tarafından gönderildiği kesin belli değildir. Mukaddes emanetlerin en meşhurları, Peygamberimizin “Hırka-i saadet” denilen hırkası, “Sancak-ı şerif” denilen sancağı, kâtiplerine yazdırarak çeşitli devlet başkanlarına gönderdiği mektuplar, Uhud’da kırılan dişi, sakal-ı şerifler, kabir toprağı, iki adet kılıcı, yayı, mührü, nalınları ve asasıdır. Sancak-ı şerif sonraları Osmanlı padişahlarının seferlerinde daima ordu ile birlikte cepheye götürülmüştür.

Hırka-i Saadet Dairesi’nde, hazret-i Musa’nın asası, hazret-i İbrahim’in tenceresi, hazret-i Yusuf’un sarığı, hazret-i Yahya’nın kol ve kafatası kemikleri, dört halifeye ve diğer sahabelere ait kılıçlar, hazret-i Osman ve hazret-i Ali’nin yazdığı Kur’ân-ı kerîmler, hazret-i Fatıma ve hazret-i Hüseyin’in gömlekleri ve İmam-ı Azam’ın cübbesi gibi daha pek çok eşya sergilenmektedir.

TOPKAPI SARAYI’NIN ÖZÜ

Ramazan ayının on ikinci günü hırka-i saadet ve diğer emanetler Revan Köşkü’ne nakledilip daire süpürülür, duvarlar ve kapılar gül suyuna batırılmış süngerlerle silinirdi. Çıkan tozlar muhafaza edilir, ayak altında kalmaması için dairenin önündeki mermer bilezikli ve bronz kapaklı kuyuya dökülürdü. Has Oda ağalarınca hırka-i saadet tekrar getirilip yerine konur, Ramazan’ın on beşinde merasimle ziyarete açılırdı.

Hırka-i Saadet Dairesi’nin aralarında padişahın kendisinin de bulunduğu kırk kadar görevlisi bulunmaktaydı. Has Oda hademelerinden dört kişinin Hırka-i Saadet Dairesi’nde kalarak nöbetle Kur’ân-ı kerîm okuması kanundu. 1996 yılından itibaren bu gelenek yeniden canlandırılmıştır.

Padişahlar tahta çıkınca ilk biat merasimi burada yapılırdı. Cülûsun on beşinci günü yeni padişah Hırka-i Saadet Dairesi’ne gider ve kayıt defterlerini gözden geçirirdi. Padişah ve şehzadeler vefat ettiğinde cenazeleri, Hırka-i Saadet Dairesi revakının altına kurulan bir çadır içinde yıkanıp kefenlenir, tabut buradaki mermer seki üzerine konulup helâllik alınırdı.