"Özel hayat anlatılır mı? 1" başlıklı yazımızın devamını bugün ele alırken, çoktan düşünüp, şimdiye kadar bir türlü yazamadığım önemli bir konuya değinmek isterim...
Benimde içinde bulunduğum İslam toplumunda ki içine kapanmışlık, anlatamamak, anlaşılamamak ve örf-adet engellerinin Hıristiyanlıkta olmadığını, bu nedenle de Hıristiyan toplumunun önünün açık, refah bir topluma sahip olduğuna inanmaya başladım.
Buna neden; İnsan psikolojisinin bozuk olduğu anda iç dünyasında homurdanan alevlerin kendisini ve etrafını yakmamasına direnip, ve de şarj olmak için bir çok arayışa girdiğini kabul etmek gerek.
Bu yapılamazsa insanın bir anda bir Atom bombası kadar tehlikeli, bir o kadar da kendisine, etrafına, çevresine ve de sevdiklerine zarar verecek duruma geldiği kesindir... Kadın cinayetler, bir anlık hırs denen katledişler yada hala çözülemeyen denen ama nedenleri bilinen intiharlar buna örnektir..
Ve bana göre bunları bilen, anlayan, algılayan, çözen Hıristiyan toplumlarının bu soruna yani için için alev alev yanan iç dünyanın volkanı söndürülmesine güzel bir formül bulduğuna inanıyorum.
(Bu formül, Hıristiyanlığı savunuyorum veya ret ediyorum anlamına gelmesin sakın...)
O formül ki; Bugün benim yaptığım gibi önemli bir etken, bir o kadar da hayati faktördür. İnsanların kendi özel hayatlarını anlatabilecekleri bir kimseyi bulamadıkları bir toplumda, yaşamında çok kısa olduğuna inanmaya başladım, bugün ki gibi kısa bir süre önce yaşadığım sıkıntıların vücudumda yaptığı enerjiyi depolama sonucu bu genç yaşta geçirdiğim kalp krizi vakasını yaşadıktan sonra...
Buna bir örnek daha vermek mümkündür.
Bu örnek, toplumumuzda insanların neden uzun yaşamayıp, ortalama 60 yaşına kadar ancak yaşayabildikleri örneğidir.
Halbuki; ülkemize gelen, bizim, "Bunamışlar" dediğimiz turistlere sorduğumuzda, 70 ila 80 yaşlarında olmalarına karşın, genç bir insan gibi karşımızda dimdik vücuda sahip olduklarını görürsünüz...
Neden mi?
Onların bizlerden farklı bir avantajı var, güvendikleri, sırdaşları papazları var, özel hayatlarını, sıkıntılarını anlatabilecekleri kutsal bir yerleri ve de özel hayatımız gibi kutsal kurumları, her pazar koşarak gittikleri kiliseleri var.
Burası Hıristiyan toplumunda olan, Kilisede görev yapan papazların arkasında durduğu (Müftülüğe sorduğum, ancak onların da bilemediği!) yerdir...
Hıristiyan sıkılır, suç işler, hatta cinayet işler veya benim gibi özel hayatını paylaşacak birilerini aradığı zaman ilk gittiği yer burası olur...
Papaz, cağlarla örülmüş yerin arkasında, yüzü görülmüyor, insanlar gider karşısında diz çöküp, önce iki tıklar, papazın orada olup, olmadığını öğrendikten sonra başlar anlatmaya, anlattıkça açılır, açıldıkça da rahatlar ve içini dökmenin huzuru ile oradan ayrılır ve hayata yeniden döner ..
Onu dinleyen papaz ya bir yol gösterir, yada bir öneride bulunur, ama onun sırrını (bizim içinde yaşadığımız toplumda olduğu gibi) kesinlikle kimseyle paylaşmaz, kimseye söylemez.
Bu onun Hıristiyan dininin kendisine kutsal bir emridir...
İşte buraya kadar anlatmak istediğim gibi benimde bir papaz arayışı içinde olduğum şu günlerde yaşadıklarımı, önce özel hayatıma ansızın girenlere, kalemi işgal edip tahrip edip, yıkıp, döktükten sonra "Ben gidiyorum" diyene, ardından eşime, çocuklarıma daha sonra babama, kardeşlerime anlatmayı denedim, anlatım da...
Yetmedi, yeri geldi, kalemi, özel hayatımı parçalayanının ailesine, rakı masalarında konuyu birlikte yemek yediğimiz arkadaşlarıma anlatmaya çalıştım. Hatta bizim için kutsal olan cami imamlarına özel hayatım da yaşadıklarımı anlatmak istedim ..
Ama gelin görün ki, yardımcı olması gerekenlerin, anlattıklarımın (daha hiçbir şey anlatmamışken) karşısında önce düşünüp, ardından işi dalgaya alışlarını, ciddiyetten uzak ve de alakasız şeyler konuştuklarını gördüm...
Kısacası beni anlamak istemediklerini, yaşadıklarımın olmaması gerektiğini, böyle bir şeyi yaşamanın sakıncalı ve de tehlikeli, örf-adetlere aykırı, toplum nezdinde yasak olduğunu söyleyip kısadan kesip attılar...
Ama ben bunları yaşamıştım...
İçindeydim ve yaptığım bütün girişimlere karşın bir türlü içinde çıkamıyorum... Bu da beni çok yoruyor ve de üzüyor.
Bu nedenle yaşadıklarımı sizinle paylaşmaya karar verdim, bu kararımın ne kadar kesin olduğunu ve iyi olduğunu da şimdiden his etmeye başladım...
Buraya kadar yazdıklarımı ve anlatmak istediklerimi biraz düşünmenizi ve aşağıdaki sorularımı cevaplamanızı isteyeceğim
Ben;
Aşık mıyım,
sevdalı mıyım,
vicdanı bir azabın içinde miyim,
ekonomik bir sıkıntımı çekiyorum,
siyasal bir zorluk mu var,
şahsımla ilgili özel bir sıkıntım mı var?" da;
'Bunu sizinle paylaşıyorum?' sorusunu aynı şeyleri yaşayan sana sorup, devamını yarın ki "Özel hayatım 3" başlıklı yazıma bırakıyorum ..