Dokuzuncu Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim Han, Fatih’in oğlu II. Bayezid ile Dulkadiroğlu Alâüddevle Bozkurd Bey’in kızı Ayşe Gülbahar Hatun’un oğludur.
Osmanlılar, Oğuz Türklerinin Bozok kolunun Kayı boyundan, Dulkadiroğulları da yine Bozok kolunun Bayat boyundandır. Yavuz’un kayınpederi Alâüddevle Bozkurd Bey 1479-1515 yılları arasında beyliğinin başında kalarak 36 yıl hüküm sürmüştür.
Ayşe Gülbahar Hatun Yavuz’u, 1470’de Amasya’da doğurdu. Ne yazık ki oğlunun padişahlığını göremeden 1505 yılında Trabzon’da vefat etti. Yavuz’un, annesinin ruhu için Trabzon’da yaptırdığı Ayşe Gülbahar Hatun Camii’nin yanındaki türbesindedir.
ANADOLU’DA SAFEVÎ TEHLİKESİ BÜYÜYOR
Osmanlı tahtında 31. senesini süren Sultan II. Bayezid, yaşının ilerlemesi ve sağlığının bozulması sebebiyle devlet işlerini vezirlerinin eline bırakmıştı. Anadolu’da gittikçe büyüyen Safevî tehlikesine karşı gerekli adımlar istenildiği gibi atılmıyordu. İşte böyle bir ortamda hayattaki üç şehzadesi arasında taht kavgası başladı.
Bu sırada Şehzade Ahmed 46, Şehzade Korkut 45, Şehzade Selim de 42 yaşında idiler. II. Bayezid ve vezirler, Osmanlı tahtının varislerinden Amasya Sancakbeyi Şehzade Ahmed’i tutuyorlardı. Babası üzerinde tesiri fazla idi. Nitekim onun telkini ile 1502’de Şehzade Korkut, Manisa sancakbeyliğinden Antalya’ya nakledilerek merkezden biraz daha uzaklaştırıldı. 1509’da da Şehzade Selim’in oğlu Süleyman’ın Bolu sancakbeyliğine itiraz ederek onu Kefe’ye tayin ettirdi.
Yirmi dört yıldan beri Trabzon sancakbeyi olarak görev yapan geleceğin Yavuz’u Şehzade Selim ise İran’a diğerlerinden daha yakın olduğu için, Safevî tehdidini derinden hissediyor ve bir an evvel bertaraf edilmesini devletin bekası açısından gerekli görüyordu. Trabzon İstanbul’a uzak olsa da gelişmeleri yakından takip ediyor, tahtın ağabeyi Ahmed’e verileceği yolundaki haberler kendisine ulaşıyordu.
ŞEHZADELERİN TAHT KAVGASI
Şehzade Korkud hacca gitmek bahanesiyle sancağını bırakarak Kahire’ye Memlük Sultanı Kansu Gavri’nin yanına gitmiş, bir yıl kadar kaldıktan sonra Antalya’ya geri dönmüştü. Şehzade Selim de sancağını terk ederek oğlunun yanına Kefe’ye gelmiş, bir müddet sonra da Rumeli’ye geçmişti. Şehzade Ahmed de fırsatı değerlendirmek amacıyla sancaklarını terk eden kardeşlerinin cezalandırılması konusunda babasına baskı yapıyordu.
Şehzade Selim kendisine gönderilen nasihatçilere babası ile görüşmek istediğini söylediyse de II. Bayezid’in vezirleri buna mani oldular. İş, baba ile oğulun Çorlu yakınlarında harbe tutuşmalarına kadar vardı. Hâlbuki Anadolu’da Şahkulu isyanlarıyla mücadele bütün hızıyla devam ediyordu. Birtakım devlet adamları Şehzade Ahmed’i desteklerken merkezdeki yeniçeriler tamamen Şehzade Selim tarafına dönmüşlerdi. II. Bayezid, Şehzade Ahmed ve Selim ile onların destekçileri arasında kararsız kalmıştı.
YAVUZ TAHTA GEÇİYOR
Nihayet gelişen bir dizi olayın akabinde II. Bayezid tahttan çekilmek zorunda kaldı. Yavuz, ağabeyleri Şehzade Ahmed ve Korkud’un önüne geçerek padişah oldu. Osmanlı kroniklerindeki kayıtlara göre 7 veya 8 Safer 918’de, 42 yaşında iken padişah olmuştu ki 24 veya 25 Nisan 1512 tarihine tesadüf etmektedir.
İlk iş Safevî konusunu çözmek için İran üzerine yürümek arzusunda idi. Ancak öncesinde, taht iddiasındaki kardeşleri ile uğraşmak zorunda kaldı. Nihayet İran Seferi için 20 Nisan 1514’de Topkapı Sarayı’ndan Üsküdar’daki ordugâha geçti. Sivas’a gelindiğinde takvimler 2 Temmuz’u gösteriyordu. Yavuz 40 bin kişilik bir kuvveti burada bıraktı. 100 bin kişi ile yoluna devam etti. Ordu 22 Ağustos’ta, Çaldıran Sahrası’nda Şah İsmail’in muazzam kuvvetleriyle karşı karşıya geldi. Savaşın vuku bulduğu yer, bugün Van’ın bir kazası olan ve İran sınırının 20 kilometre batısındaki Çaldıran değildir. Daha doğuda, Tebriz’in batısında, bugün İran topraklarında kalan bir mahaldir.
Safevî ordusu bu savaşta ummadığı bir bozguna uğradı. Şah İsmail kaçarak canını kurtarabildi, ancak ordugâhında bulunan bütün hazinesi ele geçti. Yavuz, 11 Temmuz 1515’te İstanbul’a döndü ki bu birinci seferi 1 yıl, 2 ay ve 21 gün sürmüştür.