Önceki yazımda, İstanbul’a 1200 kilometre mesafede, Osmanlı kuzey hududunun kilidi durumundaki Özi Kalesi’nin 17 Aralık1788 günü düştüğünü, Rusların, 6 ay süren kuşatma süresince kaybettikleri 20 bin askerin intikamını almak için 3 gün ve 3 gece boyunca şehri yağmalayıp asker ve ahaliden 25 bin kişiyi şehit ederek katliam yaptıklarını, cepheden gelen bu acı haberin arz edilmesi sırasında 29. Osmanlı padişahı I. AbdülhamidHan’ın üzüntüden beyin kanaması geçirip felç olarak yatağa düştü.

Ayrıca Rusya ve Avusturya ile savaş hâlinde olduğumuz bir sırada tahta geçen III.Selim’in, devletin içinde bulunduğu durum sebebiyle hemen ertesi gün yayınladığı ilk fermanını Latinize ederek hiç değiştirmeden vermiştim. Yer darlığı sebebiyle de bugünkü Türkçeye çevrilmiş hâlini koyamamıştım. Bazı okuyucularımdan aldığım geri dönüşlerden sonra bunun gerekli olduğunu anladım.Bu yazımda söz konusu fermanı bir miktar sadeleştirerek ve günümüz Türkçesine çevirerek veriyorum.

GENÇ BİR PADİSAH

28. Osmanlı padişahı III. Selim Han, III.Mustafa Han ile Mihrişah Valide Sultan’ınoğludur. 27 Aralık 1761 günü TopkapıSarayı’nda doğduğu zaman, yedi gün yedigece süren şehrâyin şenlikleri ve üç gece dedeniz donanması yapılmıştı. Çünkü OsmanlıHanedanı’nda 34 senedir hiçbir şehzade doğmamış ve memlekette büyük endişeye sebep olmuştu.Şehzade Selim, babasının ölümü üzerine tahta geçen amcasının padişahlığı süresince yani 12 yaşından itibaren 15 yıl veliahtlık yapmış, şehzadeliğinde ve veliahtlığında tahsilve terbiyesine çok dikkat edilmişti.Padişah olduğunda amcasından neredeyse37 yaş küçük olduğu için Osmanlı tahtı birdenbire çok gençleşmişti. Çok iyi eğitimalmış donanımlı bir padişah olmasının yanında çok nazik ve merhametli bir karaktere sahipti. Bu mizacı sebebiyle, devletin bekasıve milletin menfaati için gerektiğinde sertve amansız tedbirler alamasa da tarihçiler onu, IV. Murad ile II. Mahmud arasındaki 12 padişah arasında en iyisi olarak görürler.

İKİ CEPHEDE SAVAŞ

Genç padişah tahta geçer geçmez kendisini,sadrazamı Koca Yusuf Paşa’nın bile cephede olduğu bir ortamda buldu. Bir ay sonra Fransa’da on yıl sürecek ihtilal başladı.Avrupa’yı sarsan bu mühim hadisenin deetkisiyle üç sene içinde Avusturya ve Rusya ile barış yapılarak savaşa son verildi.Tahta geçtiğinin ertesi günü Sadaret Kaymakamı Hacı Salih Paşa’ya hitaben yazdırdığı ilk Hatt-ı Hümâyûnu şöyledir:“Kaymakam Paşa,Amcam Sultan Abdülhamîd Han, yüceAllah’ın takdiri üzerine eceliyle vefat ederek cennet yurdunu arzulamıştır. Halifelik ve padişahlık nöbetinin, miras ve hak yoluyla şahsıma intikal etmesi üzerine şanı yüksek Osmanlı tahtına geçmiş bulunuyorum.Sadrazam Yusuf Paşa, bu makamında kalmaya devam edecek olup icraatlarındaki bağımsızlığı için tanzim edilen fermanım ve sadrazamlık mührüm kendisine gönderilmek üzeredir. İslâm’ın yüceltilmesi adına dinimizin düşmanı olan Rusya ve Avusturya kâfirlerinden intikam alınmadıkça cihat kılıcımı kınına sokmamakta kararlıyım. Yardımcıların en hayırlısı olan Allah, daima zafer ihsan ederek yakın zamanda büyük fetihlerle bütün müminleri sevince gark etsin.

Bütün vezirler, âlimler ve devlet adamlarıma, ordudaki paşalarıma ve subaylarıma, devletin her kademesindeki memurlarıma hayırlı işlerimde ve işlerinde, din ve devletime faydalı hizmetlerinde başarılar versin. Benim bütün dualarım sizlere, din ve devlete sadakat gösterenleredir. Yüce Allah, sadakatle çalışanlara iki cihan saadeti versin. Hainlik yapanları da kahreylesin. Karadan ve denizden yürütülen savaş hazırlıklarının geciktirilmemesini, sevkiyatın zamanında yapılmasını, sadrazamın yazıyla istediği malzemelerin cepheye gönderilmesini, ordunun nizam ve intizam içinde olmasını,sınırların güçlendirilmesini, devlet gelirlerinin tahsil edilmesini, İstanbul halkının yiyecek ve diğer ihtiyaçlarının temininde aksaklık yaşanmamasını, din ve devletime faydalı hususlarda gecikme olmamasını, sözün kısası devletimin bütün işlerinin en güzel şekilde yürütülmesini kesin olarak istiyorum. Zaman hizmet etme ve gayret gösterme zamanıdır.Cenâb-ı Hak hepimizi daima yardımına kavuştursun. Âmîn.”