Öncelikle Adrian Goldsworth’un Gaius Lulius Caesar’ı oldukça büyük emek verilmiş, çok yetkin bir eser… 



Öyle ki; bu kitabı okuduğunuzda yalnızca Caesar’ın (Biz Sezar diyoruz) yaşamını değil, o dönemin bütün koşullarını detaylı bir şekilde -neredeyse Roma tarihini- okuyorsunuz. 



Goldsworth’a göre; bilinenin aksine Sezar, -bu konuda çok ısrarlı-, kesinlikle eşcinsel ya da biseksüel değil. Hatta “sapıklık boyutu” nda kadın düşkünü. 
Yaşamı boyunca yapmayı hedeflediği ama başaramadığı tek şey toprak reformu! İlginç değil mi, aradan neredeyse iki bin yıl geçmiş, insanlık hala aynı sorunla boğuşuyor… 

Aslında “Roma’da ikinci olmaktansa herhangi bir kasabada birinci olurum” diyen Sezar’ın kişiliğini anlatmak için Pompedius’la olan ilişkisini anlatmak yeterli: 
Sezar, Roma tarihinin efsane askeri lideri Pompeius’un karısıyla, seferde olduğu 7 yıl süresince sevişiyor. Pompeius dönünce olanları öğrenip, karısını boşuyor. Ama Sezar bu güçlü askeri liderle ittifak kurabilmek için 16 yaşındaki kızını 44 yaşındaki bu dönemin güçlü komutanına vermekten çekinmiyor. 

Sonra zamanı gelince Pompeius’la uzun ve zahmetli bir savaşa girişiyor ve kellesini uçurtuyor... 

Ve malum son! 

Tam 23 yerinden hançerlenerek  katledilen Sezar, önce direniyor, sonra kendisini katletmeye çalışanlardan birinin Brutus olduğunu görünce, “Sen de mi oğlum” deyip direnmekten vazgeçiyor. 

Brutus’un hançer darbelerinin hedefi hep, 20 yıl boyunca annesi, daha sonra da kız kardeşiyle “sevişen” Sezar’ın kasıkları oluyor!!! 

Sonunda, sayfalar tükenip kitabın kapağını kapattığınızda anlıyorsunuz ki; Sezar kadar başarılı olmak bile, bırakın insanların sizi sevmesine, hayatta kalmanıza bile yetmiyor. 

Dün böyleydi, bugün böyle, belki yarın da böyle olacak…  

Yeri gelmişken, ne derdi efsane Romalı; “Ben her daim Sezar'ım!” Biz de O’nu o çok sevdiği cümleyle selamlayalım: 

“Sen her daim Sezar'sın!”