Yaşam bazen bizleri hüsrana uğratsa da hayatın tatlı yönlerini de görmek lazım.

Gazeteciliğin en sevdiğim tarafı bir haber yaparken o olayın içinde kendini bulmak. Hangi konuyu araştırsam illaki haberin mutfağında olmam gerekiyor. En azından benim için öyle. 


 

Bu haftaki araştırmam pazar esnafı, vatandaş ve alım gücü. Haberi yapmak için ne lazım? Ben zaten vatandaşım. Peki, sonrası? Bir de pazarcıyı dinlemek gerek değil mi? Ben rahat durdum mu? Tabi ki, hayır.

Haydi, pazara gel.

Muhabirlik gitti, pazarcı abla geldi.

Tezgâha yanaşırsın, derdimi anlattım. Haber yapacağım ama sizi anlamam için ben de sizinle satış yapmak istiyorum dedim.

Haber yapacağım dediğimde biraz çekindiler ama tezgâh arkasına geçip pazarcı esnafı gibi satış yapmaya başlayınca gelsin eğlenceler. Bizi tutana aşk olsun.

Mehmet Can kardeş bana önlüğünü verdi. 

- Bak şimdi, öyle numaradan geçmek olmaz. Satış yapacaksın.

- Tabi ki.

O sırada bir hanımefendi geldi.

- 1 kilo ıspanak alabilir miyim?

Aldım elime poşeti, dolduruyorum. Bu arada en güzellerini seçiyorum. Hanımefendi ile göz göze geliyoruz. Beni anlamaya çalışıyor. Belli ki her hafta aynı tezgâhtan alışveriş yapıyor.

Mehmet Can’dan ses gelir.

- Hadi abla acele et. Ooo sen böyle yavaş gidersen satış yapamazsın ki. Bak bir sürü müşteri bekliyor.

- Dur, ustam. Ben acemiyim.

- Yok, öyle acemilik. Önlüğü takıp geçtiysen tezgâhıma başla hızlanmaya.

Alışma süresinden sonra bir baktım ki açılmışım ben. Hem de ne açılma tıpkı Arap atı gibi.

- Gel, gel ıspanağa gel.

- Kuzukulağı bunlar.

Pazarcı Mehmet Can almış çayını tezgâhı da bana bırakmış. 

- Aşk olsun ustam bana çay yok mu?

- Önce satış. Bedavaya çay olmaz.

Her yerde kafama uygun birini bulurum. Yada kendime onlarımı benzetirim bilmem. Esnaf arkadaşlar yarım saat içinde kahkaha atmaktan satış yapamıyorlar. 

- Bana mı gülüyorsunuz? 

- Olur, mu abla?

- Bacım sen her hafta gelsene, tezgâh şenlendi yeminle.

- Seve seve.

Ve benim işim biter. Bir çay ikramı alırım. Bir de üstüne bahşiş kısa günün karı bu olsa gerek.

Ah Mehmet Can kardeş ve diğer esnaf arkadaşlar siz çok yaşayın emi. Çok eğlendim. Sanki Talk Show’un içindeydim. Bir sonraki haberimde karşınıza nasıl çıkarım bilmem ama ben pazarcılığı çok sevdim. Ara sıra takılsam mı ne?

Biraz da ciddiyet.

Hem güldüm, hem düşündüm hem de hüzünlendim.

Yazı var, kışı var. Şunu çok net anladım ki pazarcılık zor meslek. Üç kuruş para kazanmak için çekilen bir sürü çilesi var. 

Bazen deriz ya mesleğiniz ne?

Okudunuz mu?

Tahsiliniz ne?

Sormayın arkadaşlar, sormayın. Kendi mesleğinizi karşınızdakinin mesleğinin üzerine koymayın. Egonuzu bırakıp, makama değil insana saygı duyalım. Hangi meslek olursa olsun ekmeğini taştan çıkaran herkese saygımız sonsuz olsun. 

Pazarcı arkadaşlarıma selam olsun.

Sevgiyle kalın, egosuz yaşayın.