“Irkçıyım, ırkçılığımla da gurur duyuyorum” diyen Hüseyin Nihal Atsız’ın “Ruh adam” romanını, ben de ırkçı olur muyum, gerginliği ve endişesiyle okudum ama gerginliğim ve endişem yersizmiş. :)))

Öncelikle şunu söyleyeyim, Türkçe yazılmış en iyi psikoloji romanlarından biri “Ruh adam.” 


 

Aslında kitabın kahramanı, yarı yaşında bile olmayan, liseli Güntülü’ye (Ki gerçekte Güntülü’nün  Türkiye’nin ilk Avrupa Güzeli Günseli Başar olduğu iddia edilir. Kitaptaki diğer kız isimleri de oldukça çarpıcı; Aydolu ve Nurkan) vurulan ve yasak aşk acısı çeken Selim Pusat, Atsız’ın ta kendisi.

Kurgusuyla, geçişleriyle harika; Şamanizm, Budizm, Maniheizm göndermeleri, "Atsızcı" tarih felsefesi ve psikolojik tahliller bakımından da, özel bir yeri hak eden bir yapıt. Kitabın sonlarında yer alan Tanrı huzurundaki yargılamayı ise bugün hiç bir yazar yazmaya cesaret edemez. 

Hele Selim Pusat’ın Muhammed peygambere ve Tanrı’ya verdiği yanıtlar, günümüzde linç nedeni resmen… “Orhan Pamuk gibi çok ünlü” yazarların bile böyle bir şeyi yazabileceğini hayal edemiyorum!!! Neyse… Önyargısız okunması gereken nefis bir roman bence.. 


Ve kitaptan birkaç kelam: “Aşk şehvetin estetik halidir.” “İnsan bir öfke anında arkadaşını, bir buhran dakikasında kendisini öldürebildiği gibi aşk denen hastalığın şiddetlendiği bir sırada da istikbalini, halini, mazisini, her şeyini feda edebilir.'' Bu arada Ötüken Neşriyat’ın Atsız’ın adlarını (Hüseyin Nihal) sansür etmesi ise garibime gitti. Koca kitabın hiçbir yerinde yok. Yalnızca soyadı var!!!