Bundan 70 sene evvel, bizim de müdahil olduğumuz Kore Savaşı üç yıl süren çatışmaların ardından 27 Temmuz 1953’te imzalanan barış antlaşmasıyla sona ermişti.
Asya kıtasının bize göre en doğusunda ve İstanbul’a kuş uçuşu 8.000 kilometre uzaklıkta bir yarımada olan Kore’de bizim ne işimiz vardı diye sorabilirsiniz. Stratejik ortağımız (!) ABD öyle arzu etmişti de ondan. Demek ki köprülerin altından ne sular akmış ki aynı stratejik ortak şimdilerde bizim altımızı oyma peşinde.
Biz şimdi ABD’nin bu iki yüzlü tutumunu tahlil etmeyi başka zamana bırakarak Kore Savaşı’na dönelim. Kore, 1910-1945 arası bir Japon sömürgesi olarak orgeneral veya oramiral rütbesindeki Japon genel valileri ile yönetilmişti. 8 Mayıs 1945’te Almanya’nın şartsız olarak teslim olmasıyla sona eren II. Dünya Savaşı sonrasında Japonya teslim olmamakta direniyordu. ABD’nin 6 Ağustos 1945'te Hiroşima'ya ve 9 Ağustos'ta Nagazaki'ye attığı atom bombaları Japonya’nın nefesini kesti ve 15 Ağustos'ta teslim olmak zorunda kaldı.
Savaştan yenik çıkan Japonya’nın bıraktığı Kore Yarımadası, ABD ve Sovyetler Birliği’nin aralarında anlaşmaları sonucu 38’inci paralel sınır olmak üzere bu iki ülke arasında paylaşıldı. 1948’de yarımadada, kuzeyde Sovyetler ve Çin’in müttefiki Kore Demokratik Cumhuriyeti, güneyde Batı’nın ve ABD’nin müttefiki Kore Cumhuriyeti adıyla iki ayrı devlet teşekkül etti.
KORE SAVAŞI BAŞLIYOR
Ancak II. Dünya Savaşı’nın sona ermesinin üzerinden beş yıl bile geçmemişti ki 25 Haziran 1950’de iki Kore arasında savaş başladı. Sınırı geçen komünist Kuzey Kore birlikleri üç gün sonra hemen sınırda bulunan Güney Kore’nin başşehri Seul’ü işgal etti.
Bu arada Türkiye’de Demokrat Parti (DP) iktidara gelmiş ve Adnan Menderes 22 Mayıs 1950’de ilk hükûmetini kurmuştu. Hükûmet 2 Haziran’da güvenoyu almıştı ki çok az bir süre sonra II. Dünya Savaşı akabinde patlayan ilk uluslararası savaşı gündeminde buluvermişti.
Kuzey Kore’nin güneye doğru ilerlediği haberi ulaşır ulaşmaz ABD Başkanı Harry Truman, karargâhı Tokyo’da bulunan Japonya İşgal Kuvvetleri Başkomutanı Mareşal Douglas MacArthur’a duruma müdahale etmesi için emir verdi. Ayrıca Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’ni olağanüstü toplantıya çağırdı. Konsey, ABD’nin üye devletlerin Güney Kore’ye yardım etmesini öngören karar tasarısını 27 Haziran’da kabul etti. Aynı gün BM genel sekreteri, üye ülkelere gönderdiği telgrafla Güney Kore’ye yardım çağrısında bulundu.
Kore’deki gelişmeleri yakından takip eden DP hükûmeti, BM genel sekreterinden gelen telgrafı 30 Haziran’da TBMM’de okuyarak konuyu gündeme getirdi ve Türkiye BM’nin barışı koruma yönündeki çağrısını destekleme kararı aldı.
İLK KAFİLEMİZ GİDİYOR...
DP hükûmeti, daha önce Meclis’ten geçen destek iradesine dayanarak savaşın birinci ayını doldurduğu 25 Temmuz 1950’de, Kore’ye asker gönderme kararını imzaladı. Bu kararın, seçimlerden hemen önce 11 Mayıs 1950’de CHP tarafından yapılan NATO’ya üyelik başvurumuzun reddedilmesinden sonra NATO yönetimini bir ikna aracı olduğuna yönelik iddialar doğru değildir. Çünkü Kore’ye asker gönderme kararından hemen sonra 1 Ağustos 1950’de yapılan ikinci başvurumuz da reddedilmiş, NATO üyeliğimiz bundan çok sonra, 18 Şubat 1952’de gerçekleşmiştir.
Türkiye’nin Kore’ye asker gönderme kararının ardından gönüllülük esasına göre teşkil edilen 5090 kişilik 1. Türk Tugayı önce demiryoluyla İskenderun’a oradan da 25 Eylül 1950’de Amerikan gemileriyle Kore’ye uğurlanmıştır. Bir Kuzey Kore-Güney Kore savaşından çok ABD-Çin savaşına dönüşen üç yıllık dönemde, ateşkesin ilan edildiği 1953’e kadar her yıl gönderilen değiştirme tugaylarıyla Kore’ye toplam 24.822 asker sevk edilmiştir. Türkiye’nin bu savaştaki zayiatı, 741 şehit, 175 kayıp ve 2147 yaralı olmak üzere toplam 3063 kişi olarak gerçekleşmiştir.
RAHMETLİ BABAM KORELİ İSMAİL EFENDİ
Kore’de ateşkes sağlandığında görevi 4. Türk Tugayı devralmıştı. Sonraki senelerde de bu uygulamaya devam edilerek 1960 yılına kadar toplam 10 Türk tugayı Kore'ye gitti. 1955’te sıra 6. Türk Tugayı’nın sevkine geldiğinde, rahmetli babam Piyade Çavuş İsmail Pazan (1931-1994), 24 ay sürecek askerliğinin ilk yılını Erzincan’da tamamlamak üzereydi. Askere bekâr olarak giden babam, kendi anlatımıyla bir sabah bölük komutanının “Kore’ye gönüllü gitmek isteyenler bir adım öne çıksın!” teklifini hiç tereddüt etmeden kabul edip öne çıkmış. Gönüllüler önce Mersin’e getirilmiş. Mersin Limanı’ndan kalkan bir Amerikan savaş gemisiyle 33 gün 33 gece süren bir yolculuktan sonra Kore’ye ulaşmışlar. Babam bir yıl süreyle Seul yakınlarındaki Suwon’da bulunan, savaşta yetim kalmış çocukların barındığı ve eğitim gördüğü Türk Ankara-Suwon Okulu ve Yetimhanesi’nde görev yapmış. 1956 Mart’ında çektirdiği resmi dua talebi ile paylaşıyorum.