Bugün sahte dostluklar üzerine birkaç kelam etmek istiyorum. Hayatlarımızda "kanka", "can dostum", "bir tanem" diye dolaşan ama arka planda “E, bu da biraz fazla mı parladı?” diye iç geçiren dostlardan bahsediyorum.

Aman yanlış anlamayın, kötü niyetli olduklarından değil; sadece kendilerine verilen dostluk görevini yanlış anlamışlar. Hani dost dediğin elini uzatır ya, işte bunlar screenshot alır!

Sahte dostluklar genelde yağmurlu günlerde ortaya çıkar. Bir bakarsınız, şemsiye tutmak yerine yağmurdan kaçıp koşmuşlar. En sevdiğim bahane ise şu: “Aa, haberim yoktu; bir şey deseydin!” Dostluğun temeli zaten haber vermeye gerek bırakmamaktır, ama bunu hatırlatınca hemen savunmaya geçerler “Ben hep senin yanındaydım” diyerek geçmişteki üç-beş mesajı delil olarak sunarlar.

Bu dostluk türünün bir başka boyutu da sosyal medya dostlarıdır. Onların “yanında olmak” anlayışı, Instagram hikâyenize “emoji” ya da “canıııım” yazmaktır. Dışarıdan bakınca harika bir ilişki gibi durur, ama o kalp emojisinin arkasında genelde “Bunu da geçiştireyim” hissiyatı yatar.

Peki, bu durumun çözümü ne?

Tabii ki biraz öz değerlendirme yapmak. İnsan, kimin gerçek kimin sahte olduğunu zaten bir süre sonra anlar. Sadece anlamak istemediğimiz için bu döngüye devam ederiz. Bazen gerçekten “kankamız” dediğimiz kişilerden kurtulmamız gerekebilir. Çünkü hayat kısa; enerjimizi hak edenlere ayıralım.

Dostluk kaliteli bir kahve gibidir; içtikçe ruhunuza işler. Sahte dostluklar ise hazır çorba gibidir… İlk kaşıkta idare eder, ama sonrasında midenize oturur.

Sevda’nın yüreğinden dökülenler de şunu söylüyor: “Dost dediğin, seni sevinçte de kederde de sırtlanandır.” Tıpkı Mevlânâ’nın Mesnevi’de dediği gibi “Dost, acı söyler ama tatlıdır; düşman tatlı söyler ama zehirlidir.” O yüzden gerçek dostları ayıklayın, kalbinizin filtresinden geçirin!