Bu hafta 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele günüydü.

25 Kasım cinsel, fiziksel, psikolojik ve ekonomik olmak üzere kadına yönelik şiddetin her türlüsü ile mücadele günü olarak Birleşmiş Milletler tarafından belirlenmiş bir gün.

Amaç, kadınların maruz kaldığı şiddet ve sorunun boyutları ve doğasının çoğu zaman gizlendiği gerçeği konusunda farkındalık yaratmak, bunu önleyecek yasaların yapılmasına ve uygulanmasının sağlanmasıdır.

25 Kasım, kadınların dünyada ve Türkiye’de seslerini en gür şekilde duyurduğu, dayanışmanın ve mücadelenin simgesel günlerinden biridir.

Kadınlar 25 Kasım’ da bunun için sokaklara çıkmak istiyor, ülkeyi yönetenlere sesleniyor ve kadına karşı şiddeti durdurun diyor.

Oysa kadına yönelik şiddeti sona erdirmek, sadece bir günün değil, her günün sorumluluğunda olmalıdır. Kadına karşı yapılan her türlü şiddet insan hakları ihlalidir.

Aslında 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nün varlığı bile, kadına yönelik şiddetin geldiği noktayı acı bir şekilde gözler önüne seriyor.

Rakamlara baktığımızda kadın cinayetlerinin adım adım tırmandığını görüyoruz.

Türkiye’deki tablo giderek daha da karanlık hale geliyor. Sadece Ekim ayında 48 kadın öldürüldü. 10 ayda 343 kadın katledildi, 207’si şüpheli şekilde ölü bulundu.

Çok acı ama; 2024’ü bitirmeden Türkiye’de 406 kadın cinayete veya şüpheli bir şekilde ölüme kurban gitti. Son 15 yılda erkekler 4.179 kadını öldürdü, 7.221 kadını yaraladı. Sadece 2024’ün ilk 322 gününde, en az 263 kadın şüpheli şekilde hayatını kaybetti.

Kadın örgütleri 25 Kasım da “yan yana durmaktan başka seçenek yok” çağrısı yaptı. Kadınlar tüm engellemelere rağmen; şiddete, sömürüye, cinayetlere karşı meydanları doldurdu.

Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin artması, yalnızca bireysel bir sorun değil, sistematik ve yapısal bir problemdir.

Türkiye’de uygulanan yanlış politikalar bu artışı körüklemektedir. İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddetin önlenmesinde ve haklarının korunmasında hayati bir yere sahipti. Türkiye’nin bu sözleşmeden çekilmesi, kadınların kazanılmış haklarına yönelik bir saldırı oldu.

Bir ülkede eğer genel anlamda demokrasi, özgürlük ve adalet yoksa, hukuk ayaklar altına alınmışsa orada kadınların özgürlüğünden söz edilemez.

Kadınların yaşam hakkını korumak ve adalet sağlamak için sessiz kalamayız. Şiddetin bahanesi yok, mücadele hepimizin görevi.

25 Kasım’ın farkındalık sağlamasını ve şiddete mazeret üreten cinsiyetçi yaklaşımların sona ermesini diliyorum.

Kadınlarımızın, kız çocuklarımızın ve bebeklerimizin artık güvende olacağı bir ülke temenni ediyorum.