Son yerel seçim sonrası siyasetin normalleşmesine yönelik atılan adımlar, kayyum atanmayacağı beklentisi oluşturmuştu. Ancak Esenyurt, Mardin ve Batman belediyelerine atanan kayyumlar süreci yeniden gündeme getirdi.

Yerel yönetimlerde yapılan kayyum atamaları, Türkiye’nin demokrasiyle güvenlik arasında sıkıştığı konulardan biri olarak her dönem gündemdeki yerini koruyor. Seçimle göreve gelmiş belediye başkanlarının görevden alınıp yerlerine kayyum atanması, halk iradesine doğrudan bir müdahale olarak görülüyor ve ciddi eleştirileri beraberinde getiriyor. Peki, kayyum atamaları demokratik mi, yoksa mecburi bir güvenlik önlemi mi?

Demokrasinin temel ilkesi halk iradesi

Demokrasi, halkın kendi kendini yönetme hakkına dayanır. Sandık başında seçmenler oy vererek sadece temsilcilerini seçmez, aynı zamanda geleceklerini de belirler. Bir belediye başkanı, seçildiği andan itibaren halkın ona duyduğu güvenin bir sembolüdür. Seçimle iş başına gelen yöneticilerin görevden alınıp yerlerine devlet tarafından kayyum atanması, bu güven ilişkisinin zedelenmesine ve halkın iradesine yönelik bir darbe olarak görülür. O halde, kayyum atamaları bu temel ilkeyle ne kadar uyumlu?

Kayyumlar ve güvenlik gerekçesi

Devlet yetkilileri, kayyum atamalarının güvenlik ve kamu yararı açısından zorunlu olduğu görüşünde. Öne sürülen gerekçelerin başında, belediye başkanlarının terör örgütleriyle bağlantılı olduklarına veya yolsuzluk yaptıklarına dair iddialar yer alıyor. Güvenlik tehdidinin olduğu ya da kamu kaynaklarının kötüye kullanıldığı durumlarda kayyum atamalarının gerekliliği savunuluyor. Burada amaç, halkın kaynaklarını ve güvenliğini korumak olarak özetleniyor. Fakat bu gerekçeler, kayyum atamalarının demokratik meşruiyeti konusundaki tartışmaları bastırmaya yetmiyor.

Demokrasi mi, güvenlik mi?

Kamu düzeninin sağlanması elbette devletin asli görevlerinden biri; ancak bu görev, seçmen iradesine rağmen nasıl uygulanmalı? Seçilmiş bir yöneticinin görevden alınarak yerine atanmış bir kayyum getirilmesi, temsili demokrasinin özüne ters düşen bir durumdur. Her ne kadar hukuki zeminlere dayandırılsa da, seçmen iradesinin göz ardı edilmesi, halkın devlete ve demokrasiye olan güvenini zedeleyebilir.

Çıkış yolu ne olmalı?

Bu noktada, uzun vadeli ve şeffaf bir çözüm üretilmesi önem taşıyor. Suçlamalar, iddialar, şüpheler hukukun belirleyiciliği ve şeffaf yargı süreçleriyle çözülmeli. Kayyum atamaları gibi istisnai uygulamalar, ancak hukuk süreci tamamlandığında ve seçilmiş yöneticilerle ilgili somut kanıtlar bulunduğunda gündeme gelmeli. Öte yandan, güvenlik ve kamu düzeninin korunması adına alternatif yöntemlerin geliştirilmesi ve demokratik ilkelerin zedelenmemesi için düzenlemeler yapılması da gerekiyor.

Kayyum demokrasiyi tartışılır hale getirir

Kayyum atamaları, demokrasinin hassas dengesinde bir tür ikilem yaratıyor. Halkın iradesine saygı göstermek ve kamu güvenliğini sağlamak arasındaki bu denge, ancak şeffaflık ve hukuk ilkeleriyle sağlanabilir. Aksi takdirde, demokrasinin en önemli unsurlarından olan seçme ve seçilme hakkı, her tartışmada biraz daha yara alacaktır.