Mina Urgan, “The Heart of the Matter”ı 1982 yılında Türkçe’ye çevirmiş ve Adam Yayınları tarafından “Yıkılış” (görseli kaydırın) adıyla basılmış...
Aynı çeviri 37 yıl sonra ise bu kez İş Bankası Kültür Yayınları’nca “Meselenin Özü” adıyla yayınlanmış. Aslında “Meselenin Özü” adı kitabı daha iyi anlatıyor, “Yıkılışı”ı nerelerinden çıkarmışlar anlayamadım. :D
Şimdi bu “teknik-taktik bilgilere” girmişken, yazar hakkında da bir şeyler söylemek gerek. Graham Green bir dönem MI6 adına ajanlık da yapmış bir şahsiyet. Bu nedenle yazdıkları başka bir gözle okunmayı hak ediyor. Zaten kitaplarının -orjinal- girişinde de kısa açıklamalar yaparak, sahada görev aldığı sırada tanıdığı isimleri ve yaşadığı olayları tahrif ettiğini özellikle belirtiyor. İthafları da hep kod kullanarak yapıyor.
“Sessiz Amerikalı” Vietnam’da geçiyordu, “Meselenin özü” Sierra Leone’de…
Aslında sözcükleri niye bu kadar uzatıyorum ki!
“Meselenin Özü” olağanüstü bir edebi metin. Beni, Oscar Wilde’ın “Dorian Gray”in Portresi” kadar etkiledi. Finali ise Vedat Türkali’nin “Bir Gün Tek Başınası”nı hatırlattı.
İkinci Dünya Savaşı sırasındaki sömürge vatandaşlarının ruh halleri, yalnızlık tasvirleri, kişilik analizleri –Dostoyevski’yi düşündürdü- sarsıcı. Graham Green 352 sayfa boyunca; yalnızlığın çaresi var mıdır, başkalarını mutlu etmek mümkün müdür, intihar çözüm olabilir mi, gibi sorulara yanıt ararken, kurgusuyla sizin sıkı sık saf ve taraf değiştirmenize neden oluyor. Okurken; merhamet, ızdırap, din ve sorumluluk duygularınızı, tanımlarınızı gözden geçirmek zorunda hissediyorsunuz.
Bütün bu soruları “Katolik bir din anlayışı” ve “Tanrı sevgisi” ile açıklamaya çalışması beni bi parça rahatsız etse de, TIME’ın 1923 sonrası “İngilizce yazılmış en iyi 100 roman” listesinde yer almayı sonuna kadar hak ediyor.
Ve kitaptan:
“Acıma duygusu, çürük nesnelerin usul usul usul yanması gibi, yüreğinde yanıyordu, yaşamıştı, biliyordu. Tutkunun öldüğünü, sevginin yok olduğunu, ama acıma duygusunun olduğu gibi kaldığını biliyordu. Hiçbir şey azaltamazdı acıma duygusunu. Yaşam koşulları her zaman beslerdi bunu. Yeryüzünde bir tek kişi vardı acımaması gereken; o da kendisiydi!”