Mübarek Anadolu toprakları... Sultan Muhammed Alparslan’ın 1071’de kapısını Türklere ardına kadar açtığı anavatan...
Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın İznik’i başşehir yaparak 1074’te kurduğu Anadolu Selçuklu Devleti ve ardından 1299’dan itibaren Osmanlı İmparatorluğu... Onuncu asrımızı yaşadığımız bu topraklarda bağımsızlığımızı korumak her zaman zor oldu. Birinci, İkinci ve Üçüncü Haçlı Seferleri ile Anadolu Selçuklularını, Sırpsındığı, Birinci Kosova, Niğbolu, Varna, İkinci Kosova, Preveze ve daha nice savaşlarda Osmanlıları yıkmak için bütün Avrupa devletleri birleşerek saldırdılar. Bugün dahi çeşitli kılıklara girmiş müşterek Batı saldırılarını bizatihi yaşamaktayız.
İSTENMEYEN ADAM
Bu girişten sonra zaman ekseninde geriye doğru gidelim ve 1905 yılının Temmuz ayına ulaşalım. Osmanlı tahtındaki Sultan II. Abdülhamid Han, 1876’dan beri imparatorluğu idare etmektedir. Ama istisnasız her gün bin bir gaileyle başa çıkmak zorunda kalarak. O günlerde Rumlar padişahtan nefret ediyorlardı. Daha 8 sene önce Yunan Harbi’nde Osmanlıya mağlup olmuşlardı. Atina’ya 150 kilometre mesafeye kadar yaklaşan Osmanlı ordusunun önünde hiçbir engel yoktu. Rus çarı II. Nikola’nın araya girmesiyle yok olmaktan kurtulmuşlardı. Ermeniler, Doğu Anadolu’da bir Ermenistan kurmadığı için padişaha diş biliyorlardı. Yahudilerin nezdinde ise padişah, milyonlarca altın rüşvet teklif edildiği hâlde Filistin’e bir miktar Yahudi’nin göçüne izin vermediği için mutlaka düşürülmesi gereken bir devlet başkanıydı. İçteki mebzul miktarda muhalifini anlatmaya ise yer darlığı sebebiyle girmiyoruz.
O güne kadar sağda solda pek çok cinayet işleyen Ermeni komitacılarının planı bu defa çok şümullü idi. Padişahı öldürttükten sonra Galata Köprüsü’nü, Tünel’i, yabancı banka ve müesseseleri bombalarla tahrip edecek, böylece yabancı devletlerin müdahalesine zemin hazırlayacaklardı. Bu iş için Ermeni kökenli, Belçika uyruklu, Anvers doğumlu bir anarşist olan Charles Edouard Joris’i seçmişlerdi. 29 yaşındaki bu terörist, faaliyetlerini rahatça yürütebilsin diye, İstiklal Caddesi’ndeki Singer Dikiş Makineleri Kumpanyası’nda işe sokuldu.
SUİKAST TİMİ İŞ BAŞINDA
Suikastı hazırlayan ve gerçekleştiren Ermeni çetesi, Joris’in yanı sıra eşi Anna, Pro Armenia gazetesi başyazarı Pirkiyar, Samuel Fein takma adıyla dolaşan ve bir Rus Ermenisi olan Hristofor Mikaelyan, bunun kendi kızı olarak tanıttığı Robina, Hacı Nişan Minasyan, Mıgırdıç Serkis Garibyan, Karabet Ohanesyan, Vahram Sabun Kendiryan, Silviyoriçi, Sari Torkom ve Trase Yuvanoviç’ten meydana gelmekteydi.
Suikast hazırlıkları kapsamında Viyana’da Nesselsdorfer Wagenbau Fabriks Gesellschaft firmasına özel olarak fayton yaptırılmıştı. Dikkat çekmemesi için araba parçalar hâlinde getirilip İstanbul’da monte edilmişti. Bunun içine 80 kilo patlayıcı maddeyle 20 kilo demir parçası ve Fransa’dan getirtilen çok dakik bir saatli bomba yerleştirilmişti. İş şansa bırakılmayarak suikasttan bir gün evvel aynı ağırlıkta taş dolu sandıklar yüklenen araba, Şişli dışındaki arazide testten geçirilmişti.
Teröristler uzun takip ve incelemelerden sonra padişahın camiden çıktıktan sonra tamı tamına 1 dakika 42 saniyede saltanat arabasına bindiğini tespit etmişlerdi. Saatli bombayı da buna göre ayarlamışlardı. Planlarına göre suikast günü padişah her zamanki gibi caminin merdivenlerinden inecek ve dört yüz metre ileride bekleyen arabasına binmek üzere ilerleyecekti. Bomba, padişah cami ile araba arasındaki yolu yürürken patlayacak ve hükümdarı mutlaka öldürecekti.
CUMA SELAMLIĞI
Padişah 21 Temmuz 1905 Cuma günü namazını, her zamanki gibi Yıldız Sarayı’nın yakınında kendi yaptırdığı Yıldız Hamidiye Camii’nde kılacaktı. Cami avlusu ve yakın çevresi, ilmiye, askeriye ve mülkiye sınıfından devlet erkânı, yabancı devletlerin temsilcileri ve padişahı görmeye gelen yerli ve yabancı halk ile tıklım tıklım doluydu.
Suikast arabası, padişah camiye girmeden az evvel, içinde beyazlar giyinmiş, süslü, genç bir madam olduğu hâlde planlanan yere yerleşiyordu.
Nihayet padişah cami avlusuna girmiş ve seyircilerin alkışları arasında caminin Hünkâr Mahfili’ne çıkılan kapının merdivenlerine yönelmişti. Ezanlar okunmuş ve Cuma namazı eda edilmişti. Namazın tamamlanmasıyla birlikte padişah üst kattaki mahfilden inmiş, caminin çıkış kapısına gelmişti. Ancak o gün olağan dışı bir şey olmuştu. Şeyhülislâm Cemaleddin Efendi namaz çıkışı padişaha, cami imamının kendisine havale ettiği bir konuyu merdiven başında arz etmişti. Padişah şeyhülislamıyla birkaç cümle konuşmuştu. Söz bitip merdivenlere ayağını attığında padişahın geçeceği güzergâh üzerinde dizilmiş askerlere kumandanları tarafından “Selam dur!” komutu verilmişti. İşte tam o anda müthiş bir patlamayla yer gök sarsılmıştı.
Yıldız Camii’ndeki suikast girişimini anlatmaya müteakip yazımda devam edeceğim.