Malumunuz İstanbul Rami Kütüphanesi 13 Ocak 2023 Cuma günü hizmete açıldı. 1828’den itibaren bugünkü binalarıyla kışla olarak faaliyete geçen bu tarihî mekân, iki asır sonra ilk açıldığı günkü gibi pırıl pırıl binalarıyla artık tarih, kültür ve bilime hizmet edecek.
Kütüphane hizmete açılır açılmaz amacına yönelik etkinliklere büyük bir hızla başladı. Sergiler, seminerler, toplantılar... Ben de geçtiğimiz gün kıymetli dostum Dr. Göker İnan’ın haber vermesiyle tesisteki salonlardan birinde art arda gerçekleşecek iki seminere katılmak üzere soluğu Rami’de aldım. Bizleri sıcak bir ilgiyle karşılayan Kütüphane Müdürü Ali Çelik Bey bu tür etkinliklerin sıklaşarak devam edeceğini müjdeledi.
Seminer saatine kadar tesiste şöyle hızlı bir tur yaptım, daha doğrusu yapmaya çalıştım. Çünkü öyle bir çırpıda dolaşılabilecek bir yer değil. Başlı başına bir mahalle. Bu hızlı turdan sonra Londra, Paris, Viyana ve Budapeşte’deki abidevî tesislerde yer alan benzer kütüphanelerde bulunmuş birisi olarak Rami Kütüphanesi’nin hem binası hem de içindeki imkânlar bakımından bahsettiğim Avrupa başkentlerindekilerden bir eksiğinin olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim.
ALTI ASIR ÖNCESİNDEN YAZMA ESERLER
İlk katıldığımız seminer Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Kitap Şifahanesi ve Arşiv Dairesi Başkanı Nil Baydar Hanımefendi tarafından verildi. Kalabalık bir dinleyici topluluğunun takip ettiği sunumda ilk önce Sultan Fatih’in mütalaası için ona arz edilen veya bizzat kendisinin talimatıyla yazılan veya başka dillerden tercüme edilen çok kıymetli 200 cilt kitaptan meydana gelen bir kütüphanenin söz konusu olduğunu öğrendik. Bu kitaplardan, Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi’ndeki çeşitli koleksiyonlardan derlenen 88 cildini seminer sonrasında bizzat gözlerimizle görebileceğimizi duymak biz katılımcıları heyecanlandırdı.
Tıp, fizik, astronomi, matematik, geometri, optik, coğrafya, mantık, edebiyat, fıkıh ve daha pekçok bilim dalında devrin uzmanlarınca kaleme alınmış bu eserlerden, Fatih’in Doğu’nun ve Batı’nın hükümdarı unvanını gerçekten hakettiğini bir kere daha anladık.
USTA BİR ŞAİR
İkinci seminer yine Yazma Eserler Kurumu Başkanlığından Yazma Eser Uzmanı Dr. Uğur Öztürk tarafından verildi. Bu seminerde dinlediklerimizle Sultan Fatih’in şahsi kütüphanesine biraz daha fazla nüfuz ettik. Kütüphanesindeki eserlerin çoğunun Arapça olmasından Arapçasının son derece güçlü olduğunun anlaşıldığını, divan sahibi bir şair olmasından da o günün geleneğine göre en az 40 bin beyit şiiri ezberlemiş olması gerektiğini öğrendik.
VE MUHTEŞEM SERGİ
Seminerlede edindiğimiz bu bilgilerden sonra Fatih’in şahsi kütüphanesindeki 88 cilt eserin sergilendiği salona girince sanki büyülendim. Neredeyse 6 asır öncesinden çıkıp gelerek gözlerimizi cilalayan bu eserler, içlerinde anlatılan kıymetli bilgilerin yanı sıra her biri aynı zamanda bir incelik, ustalık ve zerafet harikasıydı. Velhasıl bu sergiyi ziyaret etmenizi hararetle tavsiye ediyorum.