Bundan 498 yıl önce, yine böyle bir Aralık ayında Fransa elçisi Kont Jean Frangipani payitaht İstanbul’da bulunuyor, cihan padişahı Kanûnî Sultan Süleyman’ın huzuruna çıkacağı günü bekliyordu. Nihayet belirlenen gün geldi ve Frangipani 6 Aralık 1525 tarihinde Topkapı Saray-ı hümâyûnunda huzura kabul edildi.
Beş sene önce tahta geçen 30 yaşındaki genç padişah, Birinci Macaristan ve Rodos Seferlerini gerçekleştirmiş, Batı’ya yapacağı müteakip seferlerin hazırlıkları için Avrupa’da olup bitenleri çok yakından takip ediyordu.
FRANSA KRALI ESİR DÜŞÜYOR
Bir müddet önce Avrupa’da mühim bir yönetim değişikliği olmuş, Kutsal Roma İmparatoru I. Maksimilyen’in 1519’da ölümü üzerine yerine torunu Şarlken (V. Karl) geçmişti. Kısa süre içinde neredeyse bütün Avrupa’ya hâkim olan Şarlken, en büyük rakibi Fransa Kralı I. Fransuva’yı 24 Şubat 1525’te cereyan eden Pavia Savaşı’nda yenerek esir etmişti. Kralın annesi Louise de Savoie, Madrid’de hapiste tutulan oğlunun kurtarılması için Osmanlı padişahından yardım istemeye karar vermişti. Padişaha ulaşma konusundaki ilk girişiminde başarılı olamamış, bu defa padişaha hitaben yazdığı bir mektupla birlikte Kont Frangipani’nin İstanbul’a ulaşmasını temin edebilmişti.
Kanûnî, Fransa kralının annesinden gelen mektubu almış, elçiyi de dikkatle dinlemişti. Akabinde vezirleriyle konuyu etraflıca istişare etmiş, Avrupa’daki emelleri bakımından Osmanlı için bir tehdit unsuru olan Şarlken’e karşı Fransa kralının desteklenmesini uygun görmüştü. Bir müddet sonra, şu anda Paris’teki Fransa Millî Kütüphanesi’nde (Bibliothèque Nationale de France) muhafaza edilen meşhur mektubunu yazdırarak I. Fransuva’ya göndermişti.
OSMANLI İHTİŞAMININ BELGESİ
Fransızların “Soliman le Magnifique: Muhteşem Süleyman” dediği Kanûnî’nin 1526 yılı Ocak ayının ikinci yarısında gönderdiği mektup, hem Osmanlı Devleti’nin dünya siyasetindeki konumunu çarpıcı bir şekilde göstermesi hem de Türk-Fransız ilişkilerinin başlangıcı olması dolayısıyla Avrupa tarihinin en önemli belgeleri arasında yer alıyor. 167,5 cm uzunluğunda ve 35 cm genişliğindeki belgenin başındaki beş satırlık niyaz bölümünün altında altın süslemeli padişah tuğrası, tuğradan sonra da 15 satırdan meydana gelen asıl mektup bulunuyor.
Yerimiz ancak izin verdiği için belgenin sadece çözümünü hiç değiştirmeden aşağıda veriyorum.
Hazret-i izzet -cellet kudretühû ve allet kelimetühû-nun inâyeti ve mühr-i sipihr-i nübüvvet, ahter-i burc-ı fütüvvet, pîşvâ-yı zümre-i enbiyâ, muktedâ-yı fırka-i asfiyâ Muhammed Mustafâ’nın -sallallâhu aleyhi ve sellem- mu’cizât-ı kesîretü’l-berekâtı ve dört yârinin ki Ebu Bekir ve Ömer ve Osmân ve Alî’dir -rıdvânullâhu aleyhim ecma’în- anlarun ervâh-ı mukaddesesi mürâfakati ile
Tuğra (Süleymân Şâh bin Selîm Şâh Hân el-muzaffer dâimâ)
“Ben ki sultânü’s’-selâtîn ve burhânü’l-havâkîn, tâc-bahş-ı hüsrevân-ı rû-yı zemîn, zıllullâhi fi’l-arzeyn, Akdeniz’in ve Karadeniz’in ve Rumeli’nin ve Anadolu’nun ve Karaman’ın ve Rûm’un ve vilâyet-i Zülkadriye’nin ve Diyârbekr’in ve Kürdistân’ın ve Âzerbaycân’ın ve Acem’in ve Şam’ın ve Haleb’in ve Mısır’ın ve Mekke’nin ve Medîne’nin ve Kudüs’ün ve külliyen diyâr-ı Arab’ın ve Yemen’in ve dahi nice memleketlerin ki âbâ-yı kirâm ve ecdâd-ı izâmım -enârallâhu berâhinehüm- kuvvet-i kâhireleriyle feth itdükleri ve cenâb-ı celâlet-me’âbım dahi tîg-i âteş-bâr ve şemşîr-i zafer-nigârım ile feth eylediğim nice diyârın sultânı ve pâdişâhı Sultân Bâyezîd Hân oğlu Sultân Selîm Hân oğlu Sultân Süleymân Hân’ım.
Sen ki Françe vilâyetinin kralı Françesko’sun, dergâh-ı selâtîn-penâhıma yarar adamın Frankipan ile mektûb gönderüp ve ba’zı ağız haberi dahi ısmarlayup memleketinize düşmen müstevlî olup el’ân habsde idüğünüz i’lâm idüp halâsınız husûsunda bu cânibden inâyet ve medet istid’â eylemişsiz. Her ne ki demiş isenüz benim pâye-i serîr-i âlem-masîrime arz olunup alâ-sebîli’t-tafsîl ilm-i şerîfim muhît olup tamâm ma’lûm oldu. İmdi pâdişâhlara sınmak ve habs olunmak aceb değildir, gönlünüzü hoş tutup âzürde-hâtır olmayasız. Eyle olsa bizim âbâ-i kirâm ve ecdâd-ı izâmımız -nevverallâhu merkadehüm- dâimâ def’-i düşmen ve feth-i memâlik için seferden hâlî olmayup biz dahi anların tarîkine sâlik olup her zamânda memleketler ve sa’b ü hasîn kal’alar feth eyleyüp gice ve gündüz atımız eyerlenmiş ve kılıcımız kuşanılmışdur. Hakk subhânehu ve te’âlâ hayırlar müyesser eyleyüp meşiyyet ve irâdeti neye müte’allik olmuş ise vücûda gele. Bâkî ahvâl ve ahbâr ne ise mezkûr adamınızdan istintâk olunup ma’lûmunuz ola, şöyle bilesiz.”
Tahrîren fî evâ’il-i şehr-i Âhirü’r-rebi’ayn li-seneti isneyn ve selâsîn ve tis’a mi’e.
Be-makâm-ı Dârü’s-Saltanati’l-aliyyeti’l-Kostantiniyyeti’l-mahmiyyeti’l-mahrûse.