İtalo Calvino’nun sağlığında “Atalarımız” başlığı altında birleştirdiği ve üç halk masalından esinlenerek yazdığı üç romandan ilki bitince beni bir düşüncedir aldı!
Ya üç romanı tek yorumda anlatacaktım ya da her romanı ayrı ayrı yorumlayacaktım…
Üç romanı tek yorumda anlatmak; hem bu üç harika romana haksızlık olacağı hem de benim üstesinden gelemeyeceğim bir güçlük olduğu için her romanı ayrı ayrı yorumlamam gerektiğinin daha doğru olacağını düşündüm.
Bu açıklamadan sonra, artık aynı kitap fotoğrafının altında, üç farklı yorum görürseniz şaşırmazsınız herhalde! ???
Ve ilk roman: İKİYE BÖLÜNEN VİKONT
Her şeyden önce İtalo Calvino –ilk kez okuyorum- bir çocuğa anlatır gibi anlatıyor anlatacaklarını. Olabildiğince yalın, sıkıcı denebilecek kadar basit. Ama sonra görüp görebileceğiniz en fantastik unsurları öyküsünün içine yedirip, sizi şaşkına çeviriyor. Üstelik çok da güldürüyor!
Elbette bunları yaparken işin içine diyalektik, felsefe, sınıf çatışması, ideoloji, sosyoloji, psikoloji, katarak bi dünya mesaj vermeyi beceriyor.
Zaten ”İkiye Bölünen Vikont” da Avusturyalılarla Türkler arasındaki bir savaşa katılan Terralbalı Vikont Medardo'nun bir Türk güllesi tarafından tam ortadan diklemesine ikiye bölündükten sonra memleketine yarım insan olarak dönmesiyle başlıyor.
İkiye bölünen vikontlardan biri insanın sinirlerini bozacak kadar iyi, öteki insanı katil edecek kadar kötü olarak yaşamını sürdürüyor. Calvino öyküsünün finalinde, heyecanı, iki vikontun da aynı kıza aşık olmasıyla doruklara taşıyor!
Kız acaba hangi vikontu seçecek???
Özetle; dünyayı iyiliğin kurtaracağına iman etsek bile, kötülüğün de içimizde olduğunu ve onsuz yarım olacağımızı anlamamızı sağlıyor bu roman.
Ve kitaptan;
"Keşke her şey böyle ikiye bölünebilse! Böylece herkes bön ve cahil bütünlüğünden kurtulabilse. bir bütündüm ben ve her şey doğal, karmakarışık ve anlamsızdı gözümde; her şeyi gördüğümü sanıyordum, oysa gördüğüm bir kabuktu yalnızca.”