Sinclair Lewis; en büyük edebi başarısı olarak kabul edilen ve 1922’de yayınlan Babbitt’te, Amerikan toplumunu, kültürünü, orta sınıfın yaşam tarzını, insanları konformizme iten toplumsal baskıyı, akıcı bir üslupla ve ince bir mizah duygusuyla hicvediyor.

Lewis kitapta, iş dünyasının ve şehirlerin gelişmesinin istikrarın temeli olarak görüldüğü, seri üretimin başladığı ve tüketim toplumunun ortaya çıktığı ABD’nin sosyo-politik yapısını da fon olarak kullanıyor. 

Denediği her yolun sonu, başladığı yere çıkan George F. Babbitt’ın çabasını okurken, herkesin bir parça kendini bulacağından eminim. Özellikle finali oldukça etkileyici.
Bu romanıyla İngilizceye “orta sınıfın değerlerine ve standartlarına düşünmeden uyum gösteren” kişi anlamında kullanılan “Babbitt” sözcüğünü armağan eden Sinclair Lewis, 1926 yılında kendisine verilen Pulitzer Ödülü’nü almayı reddediyor ama 1930’da Nobel Edebiyat Ödülü’nün kazanan ilk ABD’li yazar olarak taaa Stockholm’a kadar gidiyor…:)))

Son olarak Lewis’in Jack London’a özel sekreterlik yaptığını –zaten üslup olarak London’a çok yakın- ve London’a parası karşılığında, kitaplarında kullanılmak üzere çok konu sattığını söylemeyi de unutmadan -magazinsiz olmaz!!!- bu yorumu da noktalayayım…