Panait İstrati, “Mihail”de –ki daha önce Türkçe’ye “Arkadaş”adıyla çevrilmiştir arkadaşlığın tanımını yapmış adeta.
İnsanların haysiyet, dostluk ve paylaşım gibi değerleri, kendiliğinden, nasıl ve neden ürettiklerini anlatırken, yine lirik bir anlatım dilini kullanıyor İstrati. Okurken, benim Adrien Zograffi’m, Mihail’im ya da Samoyla’m kim?, diye düşünmekten kendinizi alıkoyamıyorsunuz.. Bu okuduğum; Kira Kiralına ve Bragan’ın Dikenleri’nden sonra üçüncü Panait İstrati kitabı.
Başyapıtının “Mihail” olduğunu söyleyebilirim…
Ve adet olduğu üzere kitaptan:
“Zaman zaman, kendi kendime, Tanrı’nın insanoğlunu yeryüzüne sırf öbür hayvanlara ne denli dürüst ve ince olduklarını kanıtlamak için mi getirdiğini sorarım!”
“O gururlu gençlik yıllarımda, ‘orta zekalı insanlar’ın (merhabalarına karşılık vermeyi gerekli görmediğim sıradan insanların), yeryüzündeki hazinelerin en güzeline sahip olduklarını bir an için aklıma getirmemiştim: Yenik düşen insan karşısında kendi derdini unutabilme, kendinden daha zayıf olan karşısında güçlenip onun doğrulmasına yardım edebilme yetisiydi bu. İnsanoğlunun hayvana üstünlüğü de buradadır zaten. Gerisi boş bir kendini beğenmişliktir!”