Aslında benim filmini izlediğim kitabı, okumama, kitabını okuduğum filmi de, izlememe gibi bir prensibim -nedenini açıklamak biraz uzun sürer- var…

Bu prensibi Francis Scott Fitzgerald’ın “Muhteşem Gatsby”si -filmini izlemiştim, çok başarılıydı ve iki de Oscar almıştı- için bozdum.

Çünkü Haruki Murakami “İmkansızın Şarkısı”nda bu kitaba o kadar çok vurgu yapmış, öylesine geri dönüşlerde bulunmuştu ki, böylesine büyük bir yazarı, böylesine etkileyen romanı okumasam olmazdı.
Ama baştan söyleyeyim; iyi ki okudum.

Zira Fitzgerald, hepi topu 176 sayfalık bu kitaptan edebi bir şaheser çıkarmış.

Birinci Dünya Savaşı sonrasında Amerikan toplumundaki ahlaki ve vicdani yozlaşmaya, çöküntüye öylesine güzel projektör tutmuş ki, Amerikan rüyasını paramparça etmiş. Düşünün; okudukça, kitaptaki bütün karakterlere için için acıyorsunuz!

Doğu ile Batı “Egg-Yumurta” arasındaki farklılıklar için kullandığı cümleleri alıp dünyanın herhangi bir ülkesi için de kullanabilirsiniz. Öylesine bir manifesto yani…
Hele çok katmanlı finali!

Beni son sayfasına kadar şaşırtmaya devam etti.

Aslında çok şey yazmak istiyorum ama spoiler vermekten korkuyorum.

Bu nedenle kitaptan bir cümle ile bitirmek en iyisi:

“Kötü bir sürücü, ancak başka bir kötü sürücüyle karşılaşana kadar güvendedir!”