İlkeli Söz; Aptallığın en büyük kanıtı, aynı şeyi defalarca yapıp farklı bir sonuç almayı ummaktır.
97 yaşında birinden bizlere bir asırlık tecrübelerini aktarma şansını bulmuşuz. Üstelik tam da insan ilişkilerinin içinden gelen bir ismin tecrübelerini okuyacağız bu kez İlkeli Köşemde. Kim mi bu isim?
Betül Mardin!.
Kendisi Türk halkla ilişkiler uzmanı. Türkiye'de halkla ilişkilerin temellerini atan ilk kişi. Kökleri İslam dininin peygamberi Muhammed'in torunu Hüseyin'e kadar gittiği iddia edilen bir Osmanlı ailesi olan Mardin ailesinin ikinci çocuğu. Ünlü müzik yapımcısı Arif Mardin'in ablası. Robert Koleji mezunu Betül Mardin; 1950 yılında evlendi eşi çalışmasını istemediği için bir işe girmedi. Evde hanımlara İngilizce dersi Amerikalılara ise Türkçe dersi verdi. Yemek ve dikiş kursuna gitti. Evliliği 1957 yılında bitti. 1952 yılında Tercüman gazetesinin magazin bölümünde mesleğe adım atan Mardin, üç yıl sonra Hakkı Devrim yönetimindeki Yeni Sabah‘a geçti. ABD Konsolosluğundaki Amerikan Haberler Merkezi’nde çalıştı. 1959 yılında tiyatrocu Haldun Dormen ile evlendi. Bir kaç yıl sonra yakın dostlarından Turgut Özakman‘ın TRT‘de Merkez Program Daire Başkanlığı, Genel Müdür Yardımcılığı yaptığı yıllarda İstanbul TRT’de 1964 yılında çalışmaya başladı. 1967 yılında Uğur Dündar ile birlikte İngiltere‘ye BBC‘ye eğitim için gönderildi.
İngiltere’de BBC Televizyon Kursundan mezun oldu. Döndüğünde Ankara televizyon bölümüne ders verdi ve oyun bölümünün başkanı oldu. İstanbul’da olan eşi ve çocuğu için 1968 yılında görevinden istifa edip İstanbul’a gitti.
TRT’den ayrıldığı yıllarda ga hatta Haldun Dormen‘le birlikte olduğu için sinemaya kadar bu konularda bilgi sahibidir. Kuvvetli bir iletişim ağına sahip olduğunu düşünür. Bu yüzden arkadaşları ‘Ahtapot Betül’ adını yakıştırır ona. Bu durumu değerlendireceği yeni bir iş alanı arar kendine. Ve babasının kapısını çalar. “Bana para ver, sonra sana veririm.” Babası, çalışmasına olumlu bakar artık. Sonra çalışma hayatı başladı. İşte ne olduysa içindeki cevher o gün itibariyle ortaya çıktı. Ve 97 yıllık hayatının tecrübelerini gelecek nesiller için kaleme aldı. Gelin beraber okuyalım, günümüze uyarlayarak gelin beraber kulağımıza küpe yapalım!.
‘Her sabah spor yapacaksın. Günaşırı filan değil evladım. Her sabah.
Hep çalışacaksın. Üreteceksin. Beynin meşgul olacak, hep koşturman gereken işler olacak.
Günceli takip edeceksin. Haber izle, dergi, kitap, gazete oku. Gündemi yakala. Her konuda kendini update et. Yeni çıkan kitapları da bil, yeni açılan lokantaları da, bu sene moda olan renkleri de.
Evlilik ise şart değil, kafanı takma. Gerekli de değil. Hatta şöyle söyleyeyim: One problem less! (Bir problem eksik!)
Çocuk meselesine gelince... Ha işte, burada akan sular duruyor. Yapabiliyorsan yap. Birini bu kadar çok sevmek, onun sorumluluğunu taşımak sadece onu değil, seni de mutlu eder. Doğurmayacaksan, evlat edin. O zaman da senin çocuğun değişen bir şey yok. Evlat edinmeyeceksen de, manevi çocuğun olsun, birini okut, geleceğini şekillendirmesine yardımcı ol.
Günde bir kere et ye. Mutlaka her öğün sebze ve meyve ye. Kusura bakma, ben tatlı severim. Tatlıdanuzak dur diyemeyeceğim!
Ölümden sonra yaşamak istiyorsan, günlük tut. O küçük notlar, hem kendi hayatının tanıklığı, hem de yarına kalan bir bilgi kaynağı. Mesele benim babam, hiç düşünmeden 60 sene boyunca her gün Ece Ajanda'sına o gün olanları yazmış. Hâlâ açıp okuyorum ve çok faydalanıyorum.
Olumlu olacaksın.
Bazı şeyleri kabul edeceksin. Bütün kadınların seni sevmesine imkân yok! Demek ki bazı kadınlara dikkat edeceksin.
Erkeklere gelince, aynı anda birkaçını sevmeyeceksin. Ama onların böyle bir yeteneği ve şerefsizliği olduğunu bileceksin!!’