Bir yılı daha geriye bırakmaya hazırlanıyoruz. Zaman artık hızlı değil çok hızlı geçiyor.

Yeni yıl gelirken etrafımızda, evlerimizde bir heyecan, tatlı bir telaşe yaşıyoruz. Her yer süsleniyor, ışıklandırılıyor. Adeta yer gök ışıl ışıl insanın içine müthiş bir enerji doluyor. Tüm bunların yanında, kötü enerjiyi de geride bırakmayı hem umuyor hem de bunun için özellikle yaşadığımız mekanlarda kötü enerji temizliği yapıyoruz.

Bunlardan biri de üzerlik yakmak. Halk arasında evdeki nazarı dağıtmak, kötü enerjiyi gidermek için üzerlik yakmanın iyi geldiği söylenir. Üzerlik otu bir çoğumuz için sıradan bir bitki gibi gelebilir fakat bilmiyoruz ki; üzerlik otu arkeologlar tarafından kıymetlidir ki herhangi bir açık arazide üzerlik otu mevcut ise yerin altında mutlaka arkeolojik buluntu vardır varsayımı ile kazıya başlarlar.

Bunun birinci nedeni eski yerleşim yerlerinin bolca fosforik toprak yapısına sahip olmasından dolayı bitkinin de fosforlu toprakları sevmesinden kaynaklanır. Bitkinin mezarlıklarda bolca bulunması da toprağın fosforik yapısından kaynaklanmaktadır.

Bunun nedeni insan vücudunda kalsiyumdan sonra en fazla bulunan elementin fosfor olmasındandır. Fosfor, en fazla kemik ve dişlerde kalsiyum ile birlikte bulunur. Fosforun vücutta bulunduğu diğer yerler ise vücut sıvıları, kas, beyin gibi kısımlardır. ruhsal temizliğine yönelik kullanımı ise eski çağlardan beri bilinen ve şamanlarca dini ayin ve ritüellerde kullanılmasına yol açmıştır.

Günümüzde de üzerlik otunun kaynatılarak içilmesi veya buharının solunum yoluyla alınmasıyla insan ruhsal sorunlarına çare bulunacağı herbalistler tarafından önerilmektedir. Otun kurutularak yakılması ile çıkan dumanın daha çok soluma yoluyla burun ya da ağızdan alınmak suretiyle otun kullanılması ile insanda ruh molekülü denilendimetiltriptamin hormunu salgısı artarak beynin transa geçmesi sağlanabilir ki şamanların bu otu sıklıkla eski çağlarda dini ritüelllerde kullanmasının nedeni de budur.

Arkeolojik dünyadan bir son dakika gelişmesi haberiyle bugünkü İlkeli Köşemi noktalamak isterim.

Çin'de bir müzede bulunan M.Ö. 3000'li yıllara ait bir mumyanın üzerindeki kumaşın anatomik yapısının Kafkasya Türklerine ait olduğunun ortaya çıkması, M.Ö. 3000 yıllarında Kafkasya'da ileri seviyede bir medeniyete sahip Türk varlığını ortaya koyan önemli bir bulgudur. Yrd. Doç. Dr. İsmail Doğan'ın Göktürk Yazısı

Lolan Güzeli Mumyası 1980 yılında Tarım Havzasında bulundu. Araştırılan ve belirsizliğini koruyan köken tartışması, yapılan DNA testi ile  Lolan %100 Türk kökenli kabul ediliyor. Belki insanlık için küçük bir gelişme olabilir ama biz Türkler için muhteşem bir haber. 

İlkeli Söz;

Sabahattin Ali’den gelsin o vakit;

Belki de yeni bir başlangıç yapmanın vaktidir. Yeni bir başlangıç için her şeyi yıkmanın vakti.