Eğer sevmek istersen bir kadını; duruşunu seveceksin en önce, hayata kafa tutuşunu seveceksin. Gülüşlerini seveceksin mesela. Farklı oluşunu. Kim demiş kadının az konuşanı, az yiyeni, az gezeni makuldur diye!

Yaşlanma, geleneksel olarak hayatın doğal ve kaçınılmaz bir parçası olarak görülürken, bazı bilim insanları tarafından giderek daha çok bir hastalık olarak sınıflandırılmaya başlanmıştır. Uzmanlaca ifade edilen ve yeni bir tabir olan yaşlanma hastalığı, teorik olarak tedavi edilebilir veya hatta tersine çevrilebilir. Bu bakış açısı, yaşlanmanın yalnızca fizyolojik işlevlerde pasif bir düşüş değil, zamanla genetik ve hücresel hasarın birikiminden kaynaklanan bir hastalık süreci olduğunu öğrendik. Bu hasar, teorik olarak onarılabilir veya hafifletilebilir.


Ayrıca, olağanüstü uzun ömürlü organizmaların incelenmesi, yaşlanmaya karşı koruyan mekanizmalar hakkında değerli bilgiler sağlamaya başlamıştır. 
Bu biyolojik süreçlerin anlaşılması geliştikçe, yaşlanma kaçınılmaz bir gerileme süreci olarak değil, tıbbi müdahaleye açık bir durum olarak yeniden tanımlanacaktır. 
İnsanın sağlıklı ömür süresini, yani iyi sağlıkta geçirilen yaşam süresini önemli ölçüde uzatma olasılığı sadece heyecan verici bir bilimsel sınır değil, aynı zamanda yaşam kalitesini artırma potansiyeline de sahiptir. 


Bu okuduklarınız kesinlikle bilim kurgu değil, tamamen bilime dayalıdır. Bu demek oluyor ki; 50’li yaş kırışıklıklarından kurtulup dökülen saçları geri kazanacağız diyebilirsiniz ama bahsedilen daha çok iç organlarımızın sağlıklı bir yapıya erişmesi yönünde.


Öte yandan dünya nüfusu bu kadar hızlı  ilerlerken bir de insan ömrünün uzaması, 10 sene içinde 20 milyara ulaşacağız düşüncesine sizleri kapılabilir ancak uzmanların ifadelerine göre doğumlar azaldığı için dünya nüfusunun 10-12 milyar civarı stabil kalması bekleniyor, önümüzdeki 20-30 yıl içinde. 

İlkeli Söz; Büyük üstat Cemal Süreya’dan gelsin.
 "Eğer sevmek istersen bir kadını; duruşunu seveceksin en önce, hayata kafa tutuşunu seveceksin. Gülüşlerini seveceksin mesela. Farklı oluşunu. Kim demiş kadının az konuşanı, az yiyeni, az gezeni makuldur diye!