Onuncu Osmanlı padişahı Kanûnî Sultan Süleyman Han, babası Yavuz’un vefatı üzerine sancakbeyi bulunduğu Manisa’dan gelerek 30 Eylül 1520 günü tahta geçmişti.
Kendisine rakip olacak başka kardeşi bulunmayan 25 yaşındaki padişah derhâl devlet işlerine sarılmış, Şam Beylerbeyi Canberdi Gazâlî’nin çıkardığı isyanı bastırdıktan sonra çıkacağı ilk seferinin hazırlıklarına başlamıştı.
Veziriazam, kapdan-ı derya ve serdar-ı ekrem olarak görevlendirilen diğer vezirlerinin gerçekleştirdiği seferler dışında padişahların bizzat ordunun başında olduğu seferlere “sefer-i hümâyûn” denir. Kırk altı yıl ile Osmanlı padişahları içinde en uzun süre tahtta kalan Kanûnî 13 defa sefer-i hümâyûna çıkmıştır. Bunların hazırlık devreleri hariç padişahın sefere çıkışından dönüşüne kadar geçen süreler toplandığında 10 seneyi geçmektedir.
Kanûnî babasından, üç kıtaya yayılmış 6 milyon 557 bin kilometrekarelik bir ülke devralmıştı. Vefatında ise oğluna 14 milyon 893 bin kilometrekare toprak devretti. Kanûnî devrinde fethedilip de vefat ettiği 1566 yılına kadar elde tutulamayan 1 milyon kilometrekare toprak bu hesabın dışındadır.
GENÇ PADİŞAH SEFERE ÇIKIYOR
Yavuz’un Doğu’daki muazzam fetihlerinden sonra yeni padişahın ilk hedefinin neresi olacağı büyük merak konusuydu. Taahhüt ettiği vergiyi istemesi için Macaristan’a gönderilen Türk elçisi Behram Çavuş’un Macar kralı II. Layoş’un emriyle öldürülmesi üzerine ilk seferin nereye olacağı da ortaya çıkmıştı. Böylece muhtemel hedeflerden İran ve İtalya şimdilik rahat bir nefes almıştı.
Osmanlılar Macaristan’a Engürüs dedikleri için Osmanlı kaynaklarında bu seferden Birinci Engürüs Seferi olarak bahsedilir. Bu bölgenin kilidi konumundaki Belgrad’ın alınması için II. Murad 1441’de, Fatih 1456’da ve II. Bayezid 1492’de teşebbüslerde bulunmuş ancak bu müstahkem ve mühim kale bir türlü alınamamıştı.
18 Mayıs 1521 tarihinde Kanûnî, ordu-yı hümâyûn ile İstanbul’dan ayrıldı. Devrin tarihçisi Matrakçı Nasuh (ö. 1560’tan sonra) Rüstem Paşa Tarihi olarak bilinen Osmanlı tarihinde, ayrıca 80 bin akıncının ihraç edildiğini, orduda iki filin bulunduğunu ve bu fillerin üzerine her türlü savaş aleti ile donatılmış iki kale kurulduğunu yazmaktadır.
İLK FETİH
Ordu 27 Mayıs’ta Edirne’ye geldi. Burada 5 gün kalınıp 1 Haziran’da hareket edildi. Filibe ve Sofya üzerinden Niş’e ulaşıldı ve 27 Haziran’da burada ordugâh kuruldu. Hareketine devam eden ordu Belgrad’ın 75 kilometre kadar batısındaki Böğürdelen’e ulaştı. Kale 7 Temmuz’da fethedildi. Kanûnî’nin ilk fethettiği kale budur. Kaleye girer girmez “Evvel fethettiğim kaledir. Mamur olmak gerektir.” demiş ve imarı için talimat vermiştir.
Tuna kıyısındaki Belgrad Kalesi’ne ulaşmak için Sava Nehri üzerine köprü yapmak icap etmişti. Kanûnî’nin bizzat nezaret ettiği dokuz günlük bir çalışma sonunda 18 Temmuz’da köprü tamamlandı. Ordunun köprüden peyderpey geçişini müteakip Kanûnî de 26 Temmuz’da Sava’dan karşı yakaya geçti. 8 Ağustos’ta Belgrad şehri teslim alınsa da kale direnmeye devam etti.
Bundan önce üç padişah dönemindeki kuşatmalara dayanan kale, 3 haftalık bir mukavemetten sonra 29 Ağustos’ta teslim oldu. Kanûnî Ramazan Bayramı’nın yaklaştığı 30 Ağustos 1521 Cuma günü merasimle kaleye girdi. Büyük kilise camiye çevrilerek hutbe Kanûnî adına okundu.
Kanûnî kalede 19 gün kaldı. Macarların kaleyi bir daha alamasınlar diye muhafazasına üç bin yeniçeri ve 200 top tahsis edildi. Muhafızlığına meşhur akıncı kumandanı Gazi Bali Bey tayin edildi ki Kanûnî’nin halasının oğluydu.
Üç yüz elli sene elimizde kalacak olan Hristiyanlık âleminin bu mühim kalesinin yanı sıra civardaki Böğürdelen başta olmak üzere Zemin, Salankamen ve Kopenik gibi pek çok kaleyi de fetheden muzaffer padişah, 18 Eylül’de Belgrad’dan ayrılarak 31 gün sonra 19 Ekim’de İstanbul’a ulaştı ki bu ilk seferi 5 ay sürmüştü.