“Yanan Gün-Burning Daylight”, nedense ülkemizde yeteri kadar bilinmeyen ama İngilizce konuşulan ülkelerde satış rekorları kıran, hatta bu yüzden tam dört kez -sonuncusu 2010’da- filme çekilen bir Jack London romanı…

"O gece Tivoli sessiz sakindi” diye başlayan roman adını, arkadaşlarını gün ışımadan "Gün yanıyor!!! Gün yanıyor!!!" diye uyandıran Elam Harnish’ten alıyor.


Aslında romanın kahramanı ile Jack London’ın yaşamı arasında ciddi bir paralellik var. Bu da London’ın aslında kendini yazdığını düşünmemize neden oluyor. Altın arayıcısı “Yanan Gün” onca yıllık arayıştan sonra Alaska’da buluyor kendini zengin edecek altını. Hatırlayın; Jack London da kendini dünya çapında yazar yapacak olan hikayeleri Alaska’da toplamıştı. Sonra “Yanan Gün”, Jack London gibi San Fransisco’ya gelip, mücadelesini burada veriyor en vahşi bir şekilde.


“Yanan Gün”, London’ın yapamadığını yapıyor, deyip spoiler vermeyelim!


Jack London bu romanında da kapitalist düzene gayet zarif bir şekilde giydirirken, bir farklılık ortaya koyup, bu ahlaki değerin yok denilebilecek kadar az olduğu sistemde, yükseklerde bulunan kesimin de haklı tarafları olduğunu gösteriyor.
Fakat Jack London’ın  Friedrich Nietzsche ile alıp veremediği nedir anlamadım. Yine lafı dönüp dolaştırıp, onun "üst-insan (süperinsan, uber-insan)” kavramına getirdi ve verdi veriştirdi. :)))


Ve son olarak; “Yanan Gün” diğer London romanlarına göre daha tempolu ve daha kolay okunuyor, deyip kitaptan bir iki cümleyle noktalayalım:


“Toplum, örgütlenmiş, hileli büyük bir kumar oyunundan ibaretti. Bu oyunda evlerine kapanıp kalacak kadar zayıf olmayan,  ama odun yarmak ya da su taşımaktan öteye geçecek kadar da güçleri bulunmayan bir sürü yeteneksiz erkekler ve kadınlar vardı. Bir de, bu örgütlü hile oyununu ciddiye alıp saygı duyan budalalara rastlanıyordu. İşte bunlar, hileli oyunu olduğu gibi gören, ne olduğunu bilenler için kolay birer avdılar!”


“-Peki, ama paranla neden hayırlı işler yapmıyorsun?


-Parayla iyilik yapmak!!! Bu sanki Tanrı’ya o dünyayı nasıl idare edeceğini bilmiyormuş da, ona sen çekil dünyayı ben idare edeceğim demek gibi bir şey olur.”