Hatırlarsanız Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 24 Eylül 2019 günü Birleşmiş Milletler 74. Genel Kurulu’nda yaptığı tarihî bir konuşma vardı. Erdoğan 1947’deki Filistin toprakları ile 2019’da gelinen durumu yıllara bağlı olarak karşılaştırmalı olarak gösteren haritaları delegelere göstermiş ve şöyle demişti:
“Ben merak ediyorum, bu İsrail neresidir? Acaba bu İsrail’in toprakları nereleri kapsıyor? 1947’de İsrail neresiydi, bunun ardından acaba 1949, 1967’de İsrail neresiydi ve şu anda İsrail neresi? Bakınız sene 1947, neredeyse burada İsrail yok gibi, tamamı Filistin. Sene 1947, paylaşım planı var ve Filistin küçülüyor, İsrail büyüyor. Geliyorum 1967’ye 1949’la birlikte, buyurun İsrail büyüyor, Filistin küçülüyor. Ve geliyorum bugüne, güncel durum şu: Artık âdeta Filistin yok, neredeyse tamamına yakını İsrail. İsrail doyuyor mu? Hayır, doymuyor. İsrail şimdi de kalanını almanın gayreti içerisinde. Peki, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin, Birleşmiş Milletlerin (BM) İsrail’le ilgili almış olduğu bunca kararlar var, bu kararlar uygulamaya geçiyor mu? Hayır, geçmiyor. Peki, o zaman Birleşmiş Milletler ne işe yarıyor?”
ZULÜM PAYİDAR OLMAZ
Erdoğan bu konuşmayı yapalı dört sene oldu. Durum değişti mi? Hayır değişmedi. Birleşmiş Milletler yine bu konuda etkisiz, daha doğrusu ABD’nin güdümünde. ABD başkanı beş yüze yakın kişinin öldüğü hastane saldırısını “Bana patlama olduğunu söylediler” diyerek geçiştiriyor ve soluğu İsrail’de alarak kendisini karşılayan İsrail Cumhurbaşkanı İsaac Herzog ve İsrail Başbakanı Bünyamin Netanyahu ile sarmaş dolaş samimi pozlar veriyor. Bu da yetmiyor, hastane saldırısını Amerikan silahlarıyla İsrail ordusunun yaptığını gösteren yığınla delil ortada dururken “Hastane saldırısını karşı taraf yapmış gibi görünüyor” diyor.
Çıplak gerçekleri bile çarpıtmakta mahir, herkesin gözünün içine bakarak ve yüzü kızarmadan yalan söyleyen ve iftira atan kişiler için rahmetli annem “Bunların yüzü eşek derisi ile kaplı” derdi. Rahmetlinin bu tespitinin tam yerine oturduğunu bir kere daha görmüş oluyoruz. Ancak biz biliyor ve inanıyoruz ki zulüm payidar olmaz. Mazlumun ahı kimsede kalmaz. Uzun insanlık tarihi bunun örnekleriyle doludur.
BUGÜNE NASIL GELİNDİ?
Birinci Dünya Savaşı sırasında Gazze’de, İngiliz ve Osmanlı kuvvetleri arasında üç büyük çarpışma oldu. İlk ikisinde (26 Mart 1917 ve 17-19 Nisan 1917) Türkler, üçüncüsünde (2-7 Kasım 1917) İngilizler galip geldiler. İngiliz İmparatorluk kuvvetleri komutanı General Edmund Allenby 7 Kasım 1917’de Gazze’yi aldı ve Kudüs üzerine yürüdü. İngilizler türlü çarpışmalar sonucunda Kudüs’e girdi ve 9 Aralık 1917’de şehir İngilizlere teslim edildi. Son Kudüs mutasarrıfı İzzet Bey, İstanbul’a, Dahiliye Nezaretine gönderdiği şifreli telgrafında “Mukaddes mekânlara top mermileri düşüyor, tahribata engel olmak için şehri boşaltıyoruz” diyordu. General Allenby iki gün sonra 11 Aralık 1917’de şehre El-Halil Kapısı’ndan yaya olarak büyük bir gösteriyle girmişti.
Bölge 1917-1920 yılları arasında İngiliz askerî yönetiminde kaldı. 1920 San Remo Konferansı’nda İngiltere’nin manda yönetimine verilmesiyle de 1948’de İsrail Devleti’nin kuruluşuna kadar devam edecek İngiliz sivil yönetimi göreve gelmiş oldu. Daha 2 Kasım 1917'de İngiliz Dışişleri Bakanı Arthur Balfour, Siyonist lider Baron Edmond de Rothschild’e yazdığı mektupta, Filistin'de bir Yahudi devletinin kurulmasını İngiltere’nin destekleyeceğini bildirmişti. Bu deklarasyona güvenen Yahudiler Filistin topraklarına süratle yerleşmeye başladılar. Yerli nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan Müslüman ve Hristiyan Arapların yerine, yeni gelen Yahudiler yerleştirildi. Böylece bölge giderek İslamî karakterini kaybetmeye başladı.
İNGİLİZ OYUNU
1922 yılında Filistin’deki Yahudi nüfusu 83 binden 467 bine çıktı. 1947 yılına gelindiğinde bölgeyi elinde tutan İngiltere, Filistin toprakları üzerindeki çatışmaları sonlandırmak için BM’ye müracaatta bulundu. Kurulan Filistin Özel Komisyonu, Filistin’in en verimli kısımlarını oluşturan %55’lik kısmını Yahudilere, geri kalan verimsiz toprakları ve çölleri ise Araplara bırakan bir plan teklif etti. Bu arada İngiltere BM'deki oylamayı beklemeden 15 Mayıs 1948'de Filistin manda idaresinin sona ereceğini deklare etti. Bunun hemen akabinde, 14 Mayıs 1948’de Yahudiler İsrail devletinin kurulduğunu ilan ettiler.
Mısır, Ürdün, Suriye ve Irak, batılı devletlerin desteğini alan İsrail’e karşı giriştikleri savaşta başarı sağlayamadılar. İsrail savaş sonrasında Filistin’deki toprağını %55’ten %78’e çıkardı. 1956 ve özellikle 1967’deki Arap-İsrail Savaşı felaketle sonuçlandı. Mısır’ın elinde bulunan Gazze ve Sina Yarımadası da İsrail’in eline geçti. 7 Haziran 1967 günü İsrail askerleri Kudüs’e girdi.