Geçtiğimiz Çarşamba günü (16 Ağustos 2023) İstanbul Büyükşehir Belediyesi genel sekreter yardımcılarından Sayın Mahir Polat bir sosyal medya paylaşımı yaparak Karacaahmet Mezarlığı’ndaki “Hattatlar Sofası”nın restore edildiğini duyurdu. Bir tarihçi olarak bizi millet yapan değerlerimizden tarihimize ve kültürümüze iğne ucu kadar bile katkı sağlanmasından her zaman mutlu olduğum için bu habere çok sevindim. En kısa zamanda gidip ziyaret edeyim ve konuyla ilgili bir yazı kaleme alayım istedim.

Pazar günü bu emelime eriştim. Hiç gecikmeden ziyaretimle ilgili intibalarımı sizlere aktarıyorum.

İstanbul’umuzun Üsküdar ilçesinde, içinden geçen yollarla birlikte yaklaşık 750 dönümlük bir alanı kaplayan, binlerce nefis kitabeli mezar taşları ve motifli lahitleriyle hat sanatı ve taş işçiliğinin en güzel örneklerini barındıran bu tarihî mezarlık aslında bir açık hava müzesidir. Ne yazık ki zaman içinde bazı adaları istimlak edilerek üzerine binalar yapılmıştır. Bazı adalardaki eski mezar taşları ise yok edilerek yeni definlerle buraların çehresi tamamen değişmiştir. Karacaahmet’teki defne açık bölgelerde hızlı bir mezar taşı katliamı günümüzde de devam etmektedir. Defne kapalı bölgelerde ise bu nadide eserler iklimin ve zamanın tahribine terk edilmiş durumdadır. Bunu Hattatlar Sofası’nı ararken yaptığım kısa gezintide kendi gözlerimle gördüm. Ayağıma takılan sarık şeklinde bir baş taşı parçasını kaldırıp bir kabrin üzerine koydum. Bir servinin dibine gelişigüzel atılıvermiş çok sayıda kitabeli mezar taşı yığınını görünce yüreğim sızladı.

Hattatlar Sofası, Karacaahmed Camii ve Türbesinden yukarı doğru giderken çatallanan yolda soldaki Tunusbağı Caddesi üzerinde, camiden 100 metre kadar ileride sağdan ikinci kapıdan girince sağda bulunuyor.

ŞEYH HAMDULLAH EFENDİ’NİN KABRİ

Sultan Orhan Gazi tarafından 1352’de fethedildikten sonra Üsküdar’da Müslüman nüfusun iskanı da başlamış oldu. İlerleyen zamanlarda, özellikle de İstanbul’un fethinden sonra bu bölgede Müslüman nüfusun artmasıyla birlikte Karacaahmet bir Müslüman mezarlığı olarak ortaya çıkmış ve gittikçe büyümüştür.

Bugün için Karacaahmet’te tespit edilen en eski mezar, tesadüfe bakın ki konumuz olan büyük hattat Şeyh Hamdullah Efendi’nin mezarıdır. Bugün baş taşında kazılı 927 hicrî tarihi hatalı olup yüz yıl önceki resimlerinde yoktur. Hamdullah Efendi’nin gerçek vefat tarihi hicrî 926 yani 1520’dir. Baş taşındaki kitabede “Reîsü’l-hattâtîn Hamdullâh el-ma’rûf bi-ibni’ş-şeyh rahmetullâhi aleyh”, ayak taşında ise “Şeyh Hattât’ın kızı oğlu Mehmed Çavuş’un rûhiyçün Fâtiha” yazılıdır. Buradan Hamdullah Efendi’nin kızından olan torununun da ayni kabre defnedildiği anlaşılmaktadır.

Şeyh Hamdullah Efendi’nin hemen ayak ucunda ve hafif çaprazında son devir hattatlarından meşhur Hâmid Aytaç’ın kabri vardır. Hâmid Efendi 1982’de 91 yaşında vefat ettiğinde önce Karacaahmet’te 8. adaya defnedilmişti. Mezarı 15 sene metruk ve bakımsız bir hâlde kaldıktan sonra 1997’de Üsküdar Belediyesinin öncülüğünde 9. adaya yani bugünkü yerine nakledildi.

DİĞER KABİRLER

Hamid Efendi’nin kabrinin sağ tarafında, baş taşındaki kitabeden Tezkireci-zâde Mehmed Derviş Paşa’ya (ö. 1295/1878) ait olduğu anlaşılan, ayak taşında boydan boya bir subay kılıcı bulunan kabir yer alıyor. Restore edilen sofadaki diğer kabirlerde medfun bulunan hattatlardan baş taşı kitabelerini okuyarak tespit edebildiklerim arasında Şeyhü’l-hattâtîn el-Hâc Hâfız Hasan er-Râşid Efendi (ö. 1272/1856), Hattât İbrâhîm Rüşdî Efendi (ö. 1267/1851), Şeyhü’l-hattâtîn Nakşibendî el-Hâc Abdülkâdir el-Hamdî Efendi (ö. 1210/1795-6), Nakşibendî Hattât el-Hâc Ahmed Efendi (ö. 1197/1783), Yusuf Ağa torunu Reîsü’l-hattâtîn es_Seyyid Hâfız Mustafa Efendi, Hattât Şeker-zâde es-Seyyid el-Hâc Mehmed Efendi (ö. 1166/1753), Hattât Ali el-Vasfî Efendi (ö. 1253/1837-8), Şeyh Murâd Efendi’nin torunu Hattât es-Seyyid Mehmed Celâlî Efendi (ö. 1264/1848) ve Dâimî İbrahim Efendi’yi sayabilirim. Ayrıca parçaları bulunamadığından olacak sofanın bitimindeki bir mezarın üzerine sıralanmış hâlde çok sayıda kırık baş taşı mevcuttur. Bunlardan ikisinde Hattât Osman Efendi ve Hattât Abdurrahman Hilmî Efendi’nin isimlerini fark ettim.

TEKLİFLER

Yapılan restorasyon, tarihî mezarlıklarımızdaki eski mezar taşlarının tamamen kendi hâline terkedildiği bir zamanda şüphesiz çok müspet bir faaliyet olmuştur. Emeği geçenlere teşekkür ederim. Ancak yukarıda saydığım baş taşlarının çoğu, çimlendirilmiş bir alana sadece dizilivermiş, ayak taşları bulunamadığından olacak işaret ettikleri kabirler belli edilmemiştir. Dolayısıyla bu hâliyle ziyaretçilerin kabirlerin üzerine basması kaçınılmazdır. Diğer bir husus yukarıda bahsettiğim yere serili duran kırık taşlar kaybolmadan önce hiç olmazsa hattatlara ait olanlarının bir şekilde tamir edilip mekâna konulması uygun olur.