22 Aralık 2023 tarihinde 6 ve 23 Aralık 2023 tarihinde de 6 olmak üzere 12 askerimiz, Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde teröristlerle çıkan çatışmalarda şehit oldular. Ülkeleri uğruna canlarını feda eden bu 12 kahramanımıza Yüce Mevla’dan rahmet, yakınlarına ve aziz milletimize baş sağlığı diliyorum.
Terör örgütü üyeleri ve onun destekçileri ABD ve İsrail bilsinler ki her bir santimetrekaresi şehit kanlarıyla sulanarak vatan yapılmış bu topraklardan en ufak bir parça dahi koparamayacaklar ve hain emellerine asla ulaşamayacaklardır. Vatan uğruna toprağa giren gencecik fidanlarımız sebebiyle acımız büyük ancak öfkemiz de çok büyük. Devletimizden talebimiz, o güçlü demir yumruğunu, bir daha bellerini doğrultamayacak şekilde teröristlerin kafasına indirmesidir.
Böyle acı veren bir giriş yaptıktan sonra 950 senedir şanla ve şerefle yaşadığımız güzel vatanımızda 623 sene hüküm sürmüş bir önceki devletimiz Osmanlı İmparatorluğu’nun parlak zaferlerinden birini, Bağdat’ın ikinci defa fethini 384. yıl dönümü münasebetiyle anlatmak istiyorum. Aslında Bağdat’ın ilk olarak Kanûnî Sultan Süleyman tarafından 28 Kasım 1534’de fethedilmesini, önceki haftalarda anlatacaktım. Ancak malumunuz 7 Ekim’den itibaren iki ay boyunca tarihî konular yerine sürekli Gazze’deki soykırımı yazmak zorunda kaldım.
ÇOCUK YAŞTA BİR PADİŞAH
IV. Murad Han, amcası I. Mustafa Han’ın 10 Eylül 1623 günü ikinci defa tahttan indirilmesi üzerine 17. Osmanlı padişahı ve 82. İslam halifesi olarak tahta geçti. 11 yaşında idi. Eyüp Sultan’daki kılıç kuşanma merasiminde hazret-i Ömer’in ve Yavuz Sultan Selim Han’ın kılıçlarını, babası I. Ahmed Han’ın da şeyhi olan Aziz Mahmud Hüdâyî hazretleri kuşattı.
20 yaşına kadar devleti, saltanat naibesi sıfatıyla annesi Mahpeyker Valide Sultan sadrazamlar eliyle yönetti. Valide Sultan da otuzlu yaşlarda olduğundan bu devre karışıklıklarla geçmiştir. Sadrazam Receb Paşa’nın, padişahın gözünü korkutmak amacıyla Yeniçeri ve sipahi zorbaları eliyle 12 Mart 1632 tarihinde çıkarttığı isyanın bastırılması ve paşanın idam edilmesinin ardından IV. Murad Han yönetimi bizzat eline aldı.
IV. Murad Han, tahta geçişinin üzerinden daha 4 ay geçmişken Şah Abbas’ın kadın, ihtiyar, çocuk ayırmadan 30 bin kişiyi keserek 11 Ocak 1624’te işgal ettiği Bağdat’ı ve diğer imparatorluk topraklarını Safevîlerden geri almak üzere İran üzerine düzenlenen seferlerden ikisinde, ordunun başında bizzat bulunmuştur. Birinci İran Sefer-i Hümâyûnu için 10 Mart 1635’te Üsküdar ordugâhına gelen padişah 28 Mart’ta hareket etti. 26 Temmuz’da 200 bin asker ve 130 büyük topla Revan’a ulaştı. Kuşatılan bu mühim kale 8 Ağustos’ta teslim oldu.
Yürüyüşüne devam eden ordu, 12 Eylül’de Tebriz’i aldı. Aslında Isfahan’a kadar gitmek isteyen padişah hastalığının başlaması üzerine 15 Eylül’de dönüşe geçti. 27 Aralık’ta büyük bir zafer alayıyla İstanbul’a girdi. Muzaffer padişah bu sırada henüz 24. yaşını sürüyordu.
BAĞDAT’IN İKİNCİ FATİHİ
Kaybettikleri toprakları geri almak isteyen Safevîler 7 ay sonra Revan’ı tekrar ele geçirdiler. Bu defa padişah ve sadrazam Bayram Paşa çok daha iyi hazırlanarak İran üzerine ikinci bir sefer düzenlediler. Padişah 8 Mayıs 1638’de Üsküdar’dan ayrıldı.
İstanbul-Bağdat arası 5 ay 8 günde katedilerek 15 Kasım gecesi Bağdat’a varıldı ve kale derhâl kuşatıldı. 40 gün süren muhasarada 10 bin Safevî, 5 bin Osmanlı askeri öldü. 10 bin Osmanlı askeri de yaralandı. Nice alay ve sancakbeyleri, beylerbeyiler, hatta vezir ve sadrazamlar şehit oldu. Ama sonuçta 15 yıldan beri Safevî işgali altındaki Bağdat, 1917’ye kadar bir daha yabancı işgali görmemek üzere 24 Aralık 1638’de imparatorluk topraklarına tekrar katıldı.
ARTIK ZİYARETE YÜZÜM VAR
Padişah, Bağdat şehri Şiilerin elindeyken İmam-ı A’zam hazretlerinin, kalenin dışında bulunan Azamiye’deki türbesini ziyaret etmeye utandığından ziyareti fetihten sonraya bırakmıştı. 26 Aralık günü, “İşte şimdi ser-mezhebimiz İmam-ı A’zam hazretlerini ziyarete yüzümüz oldu.” diyerek en yaygın Sünnî mezhebi olan Hanefiliğin kurucusu hazret-i İmam’ın türbesini büyük bir merasimle ziyaret etti.
Akabinde türbe mükemmel şekilde onarılıp döşendi. İçerisine en değerli halılar, seccadeler, şallar, altın, gümüş ve mücevher kakmalı şamdanlar kondu. Nihayet 14 Ocak 1639 günü Cuma namazını yine Azamiye’de kılan padişah İstanbul’a dönmek üzere hareket etti. Musul üzerinden Diyarbakır’a gelerek burada 70 gün kaldı. Ayrılışından 1 yıl, 1 ay ve 4 gün sonra 12 Haziran günü Topkapı Sarayı’na ulaştığında muhteşem bir merasimle karşılandı. İmparatorluk topraklarında bir hafta resmî şenlik ilan edildi.