Filistin’deki İsrail vahşetinin başlamasının akabinde yazdığım 13 makalenin 11’i bu konuyla alakalı oldu. Bunu öncelikle zulüm karşısında susan dilsiz şeytan olmamak için yaptım.

Bugün artık, önceki pek çok yazımda olduğu gibi Osmanlı tarihine geri döneyim istiyordum. Mesela Kanûnî’nin bundan 489 sene evvel 28 Kasım 1534’de İstanbul’dan 2000 kilometre uzaklıktaki Bağdat’ı fethini anlatmak için uygun zamandı. Ancak Filistin’de, dünyanın gözü önünde oynanan kanlı tiyatronun devam ediyor olması, beni bu düşüncemden vazgeçirdi.

İNSANÎ ARA

Katar ve Mısır’ın arabuluculuğu ile HAMAS ve İsrail arasında Gazze’de 4 günlük insanî ara için bir mutabakat sağlandı. Buna göre 24 Kasım 2023 Cuma günü yerel saatle 07.00, Türkiye saatiyle 08.00’den itibaren dört gün boyunca çatışmalara ara verildi. Bu süreçte HAMAS’ın elindeki 50 İsrailli esire karşılık, İsrail hapishanelerinde tutuklu bulunan 150 Filistinli serbest bırakılacak. Ayrıca Gazze’yle Mısır arasındaki Refah Sınır Kapısı’ndan Gazze’ye yardım girişlerine izin verilecek.

Filistinli kıyımının 4 günlüğüne de olsa durması tabii ki olumlu bir gelişme. Ama şahsen benim içim hiç rahat değil. İsrailli yetkililer 4 günlük aranın ardından Gazze’ye yapılan saldırıların aynen devam edeceğini duyurdular. Zaten şu anda da saldırılar tamamen durmuş değil. Çeşitli gerekçelerle Filistinlilerin üzerine ateş açtıkları gelen haberler arasında. Bir de düşünsenize İsrail hapishanelerinde yıllardır işkence gören bu zavallı insanlar serbest kalınca nereye gidecekler? Tabii ki yıkıntıların arasına. Belki de müteakip İsrail saldırılarında hayatlarını kaybedecekler.

İsrail Başbakanı Netanyahu ABD Başkanı Biden ile telefonla görüşmüş. Dört günlük aradan sonra saldırıların aynı şiddette devam edeceğini beyan etmiş. ABD’li yetkililerin bu görüşmeyle ilgili olarak yaptıkları resmî açıklamada ise bu husustan bahis yokmuş. Yani sözüm ona ABD, İsrail’i ateşkes için ikna etmeye çalışıyormuş.

İÇİ BOŞALTILAN KAVRAMLAR

Hemen akabinde İsrail saldırılarının devam edeceği belli olan bu dört günlük ara için “insanî” sıfatının kullanılması ne kadar tuhaf değil mi? Öncesindeki vahşetin insanlık dışı olduğunu da ifade ediyor. Zaten ne İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ne Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ne de Cenevre Sözleşmesi’nin bir anlamı kalmadı. İnsanoğlunun yılların birikimi olarak kayıt altına aldığı bu yüksek değerler, 6-7 milyon Yahudi’nin yaşadığı İsrail yüzünden ayaklar altına alındı.

Filistin cenahından yapılan resmî açıklamalara göre 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’nde 6 bin 150’den fazlası çocuk ve 4 binden fazlası kadın olmak üzere 14 bin 854 Filistinli öldürüldü, 36.000’den fazla kişi de yaralandı. Ayrıca 4.700’den fazlası çocuk olmak üzere yaklaşık 7.000 kişiden de haber alınamıyor. Buna mukabil İsrail’in bildirdiği resmî ölü sayısı 1.200.

Aradan geçen 49 günde 15 bine yakın Filistinli ölmüş. İsrail hapishanelerinden 150 Filistinli salıverilse ne olacak? Dediğim gibi muhtemelen yeniden başlayacak İsrail bombardımanlarında ölecekler.

İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM

İnsanlık değerlerinin daha fazla dibe vurmaması, çocuklarımızın ve torunlarımızın daha güzel ve yaşanabilir bir dünya hayallerinin sönmemesi için lazım olan şey Filistin’de ateşkesin derhâl sağlanması. Akabinde iki devletli çözümün hayata geçirilmesi için Birleşmiş Milletler’in harekete geçmesi.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 29 Kasım 1947’de alınan 181’nolu karar uyarınca Filistin için Birleşmiş Milletler Paylaşım Planı’nın gerçekleşmesinden vazgeçtik, 1967 sınırlarının esas alındığı ve başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin Devleti’nin tanınması, bölgede kalıcı barışın sağlanması adına artık elzem görünmektedir. Başarılabildiği taktirde bu husus, bütün dünyanın huzuru için faydalı bir gelişme olacaktır.