Hicret’in üçüncü senesi idi. Mekkeli müşriklerin büyük bir hezimete uğradığı ve Ebu Cehil başta olmak üzere ileri gelenlerinin öldürüldüğü Bedir Muharebesi’nin üzerinden bir yıl geçmişti.
Bedir’de, yıllarca maddî ve manevî türlü işkencelere tabi tutarak en sonunda doğdukları şehirden hicret etmelerine sebep oldukları Müslümanlardan hiç ummadıkları bir darbe yiyen müşrikler bir seneden beri savaş hazırlığı yapmışlardı.
Civar kabilelerden gelen askerlerin de katılmasıyla Mekke’de 3000 kişilik büyük bir ordu hazırlandı. Bunların 700’ü zırhlı, 200’ü atlı idi. 3000’de develeri vardı. Ebû Süfyan’ın kumanda ettiği bu orduya, başta Ebû Süfyan’ın eşi Hind olmak üzere kocalarını teşvik etmek ve onların yanında savaşmak üzere on beş de kadın alınmıştı. Babası Utbe’yi Bedir’de öldüren hazret-i Hamza’ya büyük bir kin besleyen Hind, mızrak atmakta çok usta olan Vahşî’ye onu öldürmesi karşılığında çok büyük mükafat vadetmişti.
GÖĞÜS GÖĞÜSE HARP KARARI
Peygamber efendimiz müşriklerin hazırlıklarını haber almış hareketlerini takip için birkaç sahabe görevlendirmişti. Bu sahabeler Ramazan ayının 25’inde Mekke’den çıkan Kureyş ordusunun Medine’ye yaklaşmakta olduğu haberini getirdiler.
Peygamber efendimiz Ensar ve Muhacirleri toplayarak takip edilecek hareket tarzını onlarla istişare etti. Bazıları Medine’de kalıp savunma savaşı yapılmasını teklif ederken özellikle Bedir’de bulunmayan gençler ve hazret-i Hamza, Medine dışına çıkıp göğüs göğüse çarpışmak için meydan savaşı yapalım dediler. Kendisi de savunma savaşından yana olmasına rağmen çoğunluk diğer görüşte olunca Peygamber efendimiz Medine dışına çıkmaya karar verdi. Derhâl savaş hazırlıkları başladı.
UHUD DAĞI’NIN ETEKLERİNDE...
Kureyş ordusu 5 Şevval’de Medine’ye ulaştı. Peygamberimiz 100’ü zırhlı 1000 kişilik ordusuyla Uhud Dağı’na doğru yola çıktı. Bu arada münafıkların başı Abdullah b. Übey, “Ben meydan savaşına taraftar değildim. Muhammed çoluk çocuğun sözüne uydu, bizim sözümüze itibar etmedi” diyerek 300 kişilik taraftarıyla ordudan ayrılıp Medine’ye döndü. 700 kişiye düşen İslâm ordusu 7 Şevval 3 (23 Mart 625) Cumartesi sabahı Uhud Dağı’na vardı.
Peygamber efendimiz İslâm ordusunu bizzat kendisi düzene soktu. Arkalarını dağa verip Ayneyn Tepesi’ni soluna, güneşi de arkasına alıp Medine’ye doğru saf tuttular.
OKÇULAR TEPESİ
Peygamberimiz düşmanın İslâm ordusunu arkadan vurmasını önlemek için Abdullah b. Cübeyr kumandasındaki elli okçuyu sonraki zamanlarda Cebelürrumât yani Okçular Tepesi diye adlandırılan Ayneyn Tepesi’ne yerleştirdi. Okçulara, galip gelinse bile ikinci bir emre kadar kesinlikle yerlerinden ayrılmamalarını tembih etti.
Nihayet iki ordu karşılaştı, amansız bir savaş başladı. Daha ilk hamlede düşman yirmi kadar ölü vermiş, safları bozulmuş, kaçmaya başlamışlardı. Kureyş ordusu içinde bulunan kadınlar da feryatlar kopararak kaçışmaya başladılar. Kureyşliler yanlarında getirdikleri malları bırakarak Mekke’ye doğru kaçmaya başlayınca, İslâm askerleri de çok sevinmişler, harp bitti diye ganimetleri toplamaya başlamışlardı. Ayneyn Tepesi’ndeki okçuların çoğu da düşmanın bozguna uğradığını görünce ganimetten mahrum kalmamak için yerlerini terk ettiler. Bu sırada Müslümanları arkadan vurmak için fırsat kollayan Hâlid b. Velîd harekete geçti. Yerlerinden ayrılmayan ve kendisini durdurmaya çalışan Abdullah b. Cübeyr ile on arkadaşını şehit ettikten sonra İslâm ordusunun arkasına sarkarak ganimet toplamakla meşgul olan Müslümanlar üzerine ani bir baskın yaptı. Bunu gören Kureyş ordusu da geri dönüp saldırıya geçti. İki kuvvet arasında kalan Müslümanlar paniğe kapıldı. Tekrar silâha sarılıp çarpışmaya başladıkları sırada hazret-i Hamza, Vahşî tarafından şehit edildi.
BÜYÜK DERS
Yer darlığı sebebiyle teferruatına giremediğimiz bu harp, görünüşte İslam ordusunun mağlubiyetiyle sonuçlandı. Müşriklerden 30 kişi ölmüş, Müslümanlardan ise 70 sahabe şehit olmuştu. Müslümanların başlarındaki emirlere kesinlikle itaat etmeleri, itaat etmezlerse başlarına ne gibi musibet geleceğini bildiren bu hadise gelecek için Müslümanları uyarıyordu. Diğer bir olumlu sonuç da Müslümanların düşmanı olan münafıkların ortaya çıkarak onlardan ayrılmalarıydı.