Bir gün kendini beğenmiş ve kibirli bir dilbilgini, kıyıda duran bir kayığa binip karşı yakaya geçmek ister. Bir kayıkçıyla anlaşır. Kayığa biner ve yola çıkarlar.

Size, Mevlana’nın Mesnevi’sinden bir kesit paylaşmak istiyorum.

Bu arada dil bilgini hem çevreyi izlemekte, hem de kayıkçının bilgisini, görgüsünü sınamaktadır. Bir ara şöyle bir soru sorar:
“Kayıkçı, sen hiç dilbilimi(gramer) kitabı okudun mu?”
“Hayır, beyim. Ben cahil bir kayıkçıyım. Üstelik okuma da bilmem.”
Bilgin onu biraz da aşağılayarak, alaycı bir biçimde şöyle der:
“Yazık, çok üzüldüm. Demek ki sen yaşamını boşa geçirmişsin.”
Kayıkçı hiç sesini çıkarmaz. Sahilden bir hayli uzaklaştıktan sonra hava bozar ve bir fırtına çıkar.
Bilgin belli etmese de, her halinden korktuğu belli olmaktadır.
Kayıkçı dayanamaz ve şöyle söyler:
“Ey her şeyi çok iyi bilen dilbilgini dostum! Sana bir soru sormak isterim.”
Dilbilgini, sor anlamında başını sallar.
“Yüzme bilir misin?”
“Hayır!”
Bu kez KAYIKÇI şöyle yanıt verir:
“Vah vah, çok üzüldüm, yaşamını boşa harcamışsın. Çünkü biraz sonra kayık batacak ve seni dilbilgisi değil, yüzme bilgisi kurtaracak!

Kibir, Arapça (kabr,  kubr) kökenli.  Dilimize, “büyüklük taslama”,  “kendini beğenme”,  “kendini başkalarından üstün görme” diye çevirebiliriz.

Ruhu saran ve düşünceleri etkileyen aşırılık halidir kibir.

Kibrin, hakikat algısı bozuktur. Gerçeklere daima kördür, bilmediğini bilmez.

Zayıflık korkusu sahte bir büyüklenmeyle kapatılır. Yardım istemeye zorlanır. Özel, seçilmiş, üstün olduğunu sanır.

Sürekli “benden sonrası tufan” der. Kendinden başkasını görmez; kimseyi ne var, ne de yar eder.

Duygularını düzenleyemez; sıklıkla saldırgan tepki gösterir, dışlar parçalar, aşağılar ve yakalandığında da hep inkar eder.

Kimseyi dinlemez, susarak konuşamaz, konuşan “ben” makinasıdır.

Diğerini,  ötekini anlamaya çaba sarf etmez.

Kibir bele bağlanmış taş gibidir.

Onunla ne yüzülür ne uçulur.

Kibirli kişi hayata karşı ezildiğini, güç eline geçtiğinde insanlara karşı kullanır.

Ezcümle; siyasette, bürokraside, her yerde yüksekten uçanlara, insanlara tepeden bakanlara, kendisini bulunmaz Hint kumaşı sananlara, kibir ve hırsı, aklının önüne koyanlara hatırlatalım ki…

Sabrın sonu nasıl selametse, kibrin sonu da felakettir. Kibirli insan, kendisini mükemmel görür ve kendi sonunu hazırlamaya başlar. Büyük yanlışların altında çoğu kez gurur ve kibir yatar. Kibir, aptallığın en açık belirtisidir.