Sözcükleri sünger gibi çekip uzatmadan, baştan söyleyeyim; “Ayaşlı ile Kiracıları” benim bugüne kadar okuduğum, Türkçe yazılmış en iyi romanlardan biri oldu. Böyle duru bir Türkçe’yle –ki düşünün ilk baskısı 1934’te yapılmış- yazılmış, böyle olağanüstü bir kurguya sahip çok az edebi metin vardır.

Roman, Cumhuriyetin ilk yıllarının siyasal, kültürel ve ekonomik yapısını fon alarak başlıyor. Siz, Yakup Kadri ya da o kulvarlardaki yazarların kitapları gibi bi şey okuyacağınız hissine kapılıp, sayfaları çeviriyorsunuz. Ama sayfalar ilerledikçe işin rengi değişiyor. Çünkü Dostoyevski romanlarındaki gibi çok karakter var. Keskin ve ince mizahı da unutmamak gerek. Çok kez sesli gülüyorsunuz. Benim gibi toplu ulaşımda okuma alışkanlığınız varsa ve rahat biriyseniz meczup muamelesi görüyorsunuz. ???


Sonra romanın ortalarına gelince, Memduh Şevket Esendal bu rahatlığınızdan rahatsız olup, tokatlamaya başlıyor sizi! Nasıl yani, biz buraya nasıl geldik, demenize kalmadan şiddet artıyor ve tekme tokat girişiyor bu kez. Faika-Ayaşlı-Makbule hanım üçlüsünün arasındaki ilişkiyi çözmeye çalışırken, beynim yandı. Kim dümbük, kim sermaye, kim patron çözemedim. ???


Haki bey, Turan hanım, Halide, İffet, Raife, Hicret, Berin, Süsen, Cevat, Orhan, Ziynet, İskender… Hele bir Cavide karakteri var ki, beni bile çok üzdü, döktüğüm gözyaşları gözüne dizine dursun! ???


Özetle Esendal bu muhteşem romanda; insanımızın namussuzluklarını, dalkavukluklarını, perişanlıklarını, çıkar ilişkilerini ve daha birçok şeyi o kadar iyi anlatıyor ki, neredeyse 100 yıl geçmesine rağmen bir arpa boyu yol almadığımızı görüyorsunuz.
Geçen gün Yasemin Derin Saraç, “Kendimi en kötü hissettiğim dönemlerde kitap okuyarak iyileşmişliğim var. Bugünlerde de delirmediysem kitaplar sayesinde” diye yazmıştı.
“Ayaşlı ile Kiracıları” tam da böyle bir dönemde okunacak roman…