“Ay ve Şenlik Ateşleri”; yaşamını, 42 yaşında, bir otel odasında, 21 adet uyku hapı içerek kendi eliyle noktalayan Cesare Pavese’nin son romanı…

Son söyleyeceklerini söylemiş bir anlamda Pavese bu kitapta ve kendiyle kıyasıya bir hesaplaşmaya da girişmiş.


 

167 sayfa boyunca; gurbeti, babasızlığı, anasızlığı, aidiyeti ve aidiyetsizliği sorgulayan, geçmişiyle de yüzleşen Pavese’nin özellikle doğa betimlemeleri olağanüstü.
Hele koku!!!

Adam da ne burun varmış demekten kendimi alamadım… :)))

Ama bana göre romanın en önemli bölümü Cesarea Pavese’nin Amerika ilgili yazdıkları.

Neredeyse 70 yıl geçmiş üzerinden bu kitap yazılalı ama Amerika ile ilgili yazdıkları hala geçerliliğini koruyor.

O bölümlerle bitirmek en iyisi:

“Onunla ilk konuştuğumda ellerimi gizledim, sesimi değiştirdim. Hemen, neden Amerikalı olmadığımı sordu bana, ‘Çünkü değilim de ondan’ diye mırıldandım, ‘İtalyan göçmeniyim de ondan.’ O ise güldü ve insanı Amerikalı yapan şeyin, para ve akıl olduğunu söyledi. ‘Hangisi yok sende?’”

“Yine de büyük bir ülkeydi burası, herkese yetecek kadar şey vardı. Kadınlar vardı, toprak vardı, para vardı. Ama hiç kimse yeteri kadarına sahip değildi bunların, hiç kimse ne kadar şeyi olursa olsun bir an durmuyordu; ve tarlalar, bağlar ulusal parklar gibiydi, istasyonlarda görülenlere benzer yapma çiçek tarhları, ya da kavrulmuş boş topraklar, dökme demirden dağlar... Burası insanın yerleşip de başını dinleyeceği ve başkalarına, “iyi ya da kötü buradayım. Bırakın, iyi ya da kötü burada huzur içinde yaşayayım” diyebileceği bir ülke değildi. Beni korkutan da buydu. İnsanlar birbirlerini tanımıyordu bile; ne zaman şu dağları aşsan, hiç kimsenin hiçbir zaman oralara yerleşmemiş, el atmamış olduğunu görürdün.”