Sizi bilmem ama ben yazarına bedel ödemek zorunda bırakılan kitapları ayrı bir gözle okurum. 

Nikos Kazancakis’in “Günaha Son Çağrı”sı gibi, Jose Saramago’nun “İsa’ya Göre İncil” i de yazarına ağır bedeller ödetmiş bir roman… Öyle ki, ülkesini terk etmek zorunda kalmış!

Saramago “İsa’ya Göre İncil”de oturup İncil’i yeniden yazmış. Şeytan’la Tanrı’nın rollerini değiştirerek yapmış bunu üstelik…

Eğer “Günaha Son Çağrı”yı okuduysanız “İsa’ya Göre İncil”i okurken başka bir boyuta geçiyorsunuz. 

Özellikle Şeytan, Tanrı ve İsa’nın sisli bir günde 40 gün süren sohbetini okurken “din” olgusunu ve “din” uğruna yaşananları bir kez daha sorguluyorsunuz.

Altının çizilmesi gereken önemli bir ayrıntı da “İsa’ya Göre İncil’in, Kazancakis’in “Günaha Son Çağrısı”na göre daha kolay okunduğu…
Ve adet olduğu üzere kitaptan; 

“Düşünce gölge gibidir, kendi başına kötü değildir, iyi mi kötü mü olduğunu yapıp ettiklerin belirler.”

“Yanılıyorsun, Rab yürüyelim diye bize bacak verdi, ve yürüdük, ama Rabbin hiçbir insana, Yürü,  dediğini duymadım, aklımız için de aynı şey geçerli, Tanrı bize aklı arzu ve isteğimize göre kullanalım diye verdi.”

“..İsa’nın bütün yapacağı kollarını ruhun terk ettiği bu bedene uzatmak ve şöyle söylemekti, Lazarus, kalk, ve Lazarus dirilecekti çünkü bu Tanrı’nın isteğiydi, ama işte tam o an Mecdelli Meryem elini İsa’nın, omuzuna koydu, dedi ki, Bu hayatta hiç kimse iki kez ölmeyi hak edecek kadar günah işlememiştir, İsa elini çekti, uzaklaştı ve ağlamaya başladı!”