Osmanlı İmparatorluğu’nu dünya tarihinin son derece çalkantılı bir döneminde 33 yıla yakın bir süre yöneten II. Abdülhamid Han, 27 Nisan 1909 günü İttihatçılar tarafından tahttan indirilmiş, trenle Selanik’e götürülmüş, orada 3,5 yıl kadar kaldıktan sonra Beylerbeyi Sarayı’na getirilmişti. Burada da 5 yıl kalan padişah, 10 Şubat 1918 Pazar günü ikindiye doğru vefat etmişti.
Vefat haberi, Mabeyn Başkâtibi Ali Fuad (Türkgeldi) Bey tarafından Sultan Reşad Han’a bildirilmiş, padişah da ağabeyinin II. Mahmud Han Türbesi’ne defnini ve bilfiil saltanat makamında bulunan padişahların cenazelerinde yapılan merasimin ayniyle yapılmasını emretmişti. 11 Şubat 1918 Pazartesi günü yapılacak cenaze merasiminde bulunmak üzere bizzat padişah tarafından görevlendirilen Ali Fuad Bey, Görüp İşittiklerim kitabında cenaze namazının çok kalabalık bir cemaatle ve Şeyhülislam Musa Kazım Efendi’nin imamlığıyla kılındığını bildirmektedir.
CENAZE ALAYI
12 Şubat 1918 tarihli Sabah gazetesinin haberine göre, merhum padişahın cenazesi, Bahriye Nezaretinden tahsis edilen bir istimbot ile sabahleyin saat 11 gibi Topkapı Sarayı’na getirilmişti. Orada teçhiz ve tekfinden sonra teşkil edilen cenaze alayı, öğleden sonra saat dört buçukta hareket etmişti. Cenazenin önünde süvari polis memurları, ordu süvari birliği, askerî inzibat memurları, Bahriye Mızıkası, Bahriye Muhafaza Taburu, Piyade Küçük Zabit ve Sahra Topçu Küçük Zabit Mektepleri ile İtfaiye Alayı, tüfeklerinin uçları baş aşağı olarak bulunmakta idi. Bundan sonra Harbiye Nezareti Mızıka Takımı, Harem-i hümâyûn ağaları, zülüflü baltacılar, Şazelî ve Mevlevî Dergâhlarının şeyhleri ve dedeleri, tehlil okumakla görevli padişah müezzinleri gelmekte idi.
Bunun arkasında saltanat hanedanına mahsus Kâbe örtüleri ve yedi adet süslü kemere sarılmış tabut, mevcut padişahın hususî memurları tarafından taşınmakta idi. Cenazenin arkasında Darüssaâde ağası, Hazine-i hâssa memurları, padişahın birinci ve ikinci imam efendileri ve merhumun hizmetkârları gelmekteydi. Bundan sonra Teşrifat Müdürü Memduh Bey önde olarak resmî elbiseleri ile Veliahd-i Saltanat Vahîdeddin Efendi, bütün şehzadeler, merhumun damadı olan paşa ve beyefendiler, sonra Teşrifat Müdür Muavini Fuad Bey önde olarak yine resmî elbiseleriyle Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa, Sadrazam Vekili ve Harbiye Nazırı Enver Paşa, Şeyhülislam Musa Kazım Efendi, Bahriye Nazırı Cemal Paşa, Maliye Nazırı Cavid, Adliye Nazırı Halil, Posta ve Telgraf Nazırı Haşim Beyefendiler ile diğer vekiller, Ayân ve Mebusân Meclisleri reisleri, ecnebî sefirler, sefaret baştercüman ve askerî ataşeleri, bunları takiben teşrifat memurlarından Talat Bey önde olarak kumandanlar, teşrifat memurlarından Sadık Bey önde bulunduğu hâlde Ayân ve Mebusân Meclisi üyeleri, ilmiye mensupları, ruhanî liderler, İttihat ve Terakkî Cemiyeti Genel Merkezi üyeleri cenazeyi takip etmekte idi.
BİZİ BIRAKIP NEREYE GİDİYORSUN?
II. Abdülhamid Han’ın cenaze merasimine bizzat katılarak izlenimlerini aktaran tarihçilerden İsmail Hami Danişmend, 1972’de İstanbul’da basılan İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi kitabının 4. cildinde, o günü şöyle anlatıyor:
“Sultan Hamid’in cenazesi Topkapı Sarayı’na nakledilerek teçhiz ve tekfini orada yapıldıktan sonra Sultan Reşad’ın iradesiyle ölümünün ertesi günü padişahlara mahsus muazzam merasimle Sultan Mahmud Türbesi’ne defnedilmiştir. Bizzat şahit olduğum bu muhteşem merasim esnasında Ayasofya’dan türbeye kadar iki sıra asker dizilmişti. Cadde ile caddeye çıkan sokaklar, pencereler, damlar, ağaçlar ve hatta türbe mezarlığının etrafındaki duvarlar, mahşer gibi halk kütleleriyle dolmuştu. Bütün halk derin bir üzüntü içindeydi. Ağlayanlar, hıçkıranlar ve hatta:
- Bizi bırakıp nereye gidiyorsun?
diye haykıranlar oluyordu.”