2010-2023 yılları arasında Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT) başkanı olarak görev yapan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan 20 Ekim 2023 günü TRT Haber kanalında bir saat kadar süren bir programa katılarak mühim açıklamalarda bulundu.

Yeni görevine 28 Mayıs 2023’te atanan Fidan’ı, MİT başkanı olduğu 13 sene boyunca tabii olarak ekranlarda neredeyse hiç görmedik. Dolayısıyla bugüne kadar konuşma tarzına, beden diline, mimiklerine, konulara ne kadar hâkim olduğuna, ülke ve dünya meselelerine bakış açısına dair kapsamlı bir değerlendirme yapamadık. Sunucunun, Fidan’ın katıldığı ilk televizyon yayını olduğunu söylediği bu program, özellikle Filistin konusunda merak ettiğimiz pek çok hususa açıklık getirdiği gibi Sayın Bakan hakkında bize bahsettiğim değerlendirmeleri yapma imkânı da sundu.

TÜRKİYE HAMASET YAPMIYOR

Şunu hemen belirteyim, sadece Filistin-İsrail meselesindeki açıklamaları bile bende Sayın Bakan hakkında çok müspet bir kanaat uyandırdı. Bakan hamasetten uzak, ABD ve pek çok Avrupa devleti yöneticilerinin ulaşamadığı çok sağlam ve gerçekçi bakış açısı ile devletimizin bu konudaki stratejisini ifade etti. İki milyon Müslümanı, kadın, ihtiyar ve çocuk ayırımı yapmadan tanklarla, füzelerle, uçak gemileriyle toptan yok etmeye niyetlenen İsrail devleti ile destekçileri karşısında işin içine duyguların karışması kaçınılmazken Fidan’ın şahsında devletimizin bu soğukkanlı duruşundan gerçekten olumlu yönde etkilendim.

ÜRETİLMİŞ GERÇEKLİK ALGISI

Fidan, 7 Ekim’de başlayan son krizin aslında İsrail’in özellikle son 10 yıldır bölgede yürüttüğü politikanın yanlışlığının bir delili oldu diyor. Yani İsrail, HAMAS’a göre bu kadar silah üstünlüğü, ABD, İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerinin şartsız olarak tam desteği ile giriştiği çatışmalarda mutlak galip gibi görünse de durum hiç de öyle değil. Fidan’a göre bu son kriz, birçok ilgili çevrenin geleceğini gördüğü fakat üstünü örttüğü bir kriz. 7 Ekim’de başlayan HAMAS saldırıları, İsrail’in kendisi için geliştirdiği ulusal güvenlik sisteminin zafiyetlerini ortaya koymakla beraber, esas itibariyle diplomasi yoluyla oluşturmaya çalıştığı yapının ve sistemin aslında bir başarısızlık projesi olduğunu da gösterdi.

Fidan, üretilmiş gerçeklik algısının tesiriyle Batı’nın Ukrayna-Rusya çatışmasındaki tavrı ile İsrail’in Filistin politikasına bakışı arasında büyük bir çelişki olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:

“Eğer Ukrayna için bir argüman getiriyorsanız aynı argümanı Filistin içinde getirmeniz gerekiyor. Gerçekten değerlere, prensiplere dayalı, evrensel, ahlakî normlar üzerinden bir politika üretimi yok ortada. Çok fazla politize edilmiş ve kimlikler üzerinden yürütülen bir politika var. Bu konuda atılan her türlü vicdan yıkıcı adım ve operasyon günün sonunda uluslararası hegemonik sistemin iflasının hızlanması ile sonuçlanacak. Şu anda büyük ölçüde zaten iflas etmiş durumda. İnsanları bir noktada kandırdığı bir alan vardı. Özellikle hegemonik baskı altına aldığı insan gruplarını. Ama giderek o büyüsünü de kaybettiğini görüyoruz. İnsanlık vicdanının anlatılan hikâye ile örtüşmesi için belli miktar samimiyete ve tutarlılığa ihtiyacı var. Filistin meselesinde Batı’nın hem kendine hem dünyaya söylediği bir yalan var. O yalan üzerine de ciddi bir sistem kurulamaz.”

İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM

Fidan, Türkiye olarak başından beri özellikle İsrail’in sadece kendi komşularıyla barış yapıp Filistinlilerle iki devletli çözümü kabul etmemesini stratejik bir hata olarak gördüklerini, ama gerek Amerikan merkezli konuyu anlatan mecralar gerekse Avrupa’nın bunu olduğu gibi satın alması, bölgede de bu konuyu destekleyen unsurlarla beraber; hikâyenin sanki doğrunun kendisiymiş gibi sunulmaya çalışıldığına dikkat çekiyor. Her ne kadar İbrahim Anlaşmalarıyla birtakım şeyler ilerliyor gibi gözükse de esas itibariyle konunun muhatabı olan Filistinlilere yönelik baskının, zulmün daha sistematik, daha yaygın ve daha sık hâle geldiğini gördüklerini belirten Fidan bunun bir yerde patlayacağının aşikâr olduğunu, nitekim 7 Ekim’de patladığını belirtiyor.

Fidan’ın uzun röportajından aktardığım pasajlardan anladığım, Filistin meselesinde İsrail ve yandaşlarınca yıllardır sistematik olarak işlenen büyük bir yalan var. Ancak bu yalanın bölgeye kalıcı ve güvenli bir barışı getirmediği de ortada. Artık bu yalanın açıkça ifade edilmesi ve sahici olarak uluslararası toplumun bu meseleyi sahiplenip iki devletli çözümü mümkün kılması gerekiyor. Aksi takdirde bu kriz 2014 krizinden daha büyük, 2014’deki kriz de 2009’dakinden daha büyük olduğu gibi bundan sonraki kriz de bugünkü krizden büyük olacak. Yani bugüne kadar takip edilen yol, İsrail açısından da olumlu sonuç vermeyen ve devam edilirse vermeyecek olan bir yol.