Birleşmiş Milletler (BM), 20. yüzyılın ilk yarısında yaşanan iki korkunç dünya savaşının ardından, dünya barışına yönelik bu tür tehditlerin tekrarını önlemek ve uluslararası barış ve güvenliği korumak amacıyla 1945’te kurulmuş.
Türkiye ilk imzayı atan 51 ülkenin arasında yer almış. Aradan geçen 78 sene içinde süregelen katılımlarla BM’nin üye sayısı bugün artık 193’e ulaşmış.Ne yazık ki BM’nin bugüne kadar, kuruluş gerekçesine uygun faaliyet gösterdiğini ve gündemine aldığı meseleleri çözmede başarılı olduğunu söylemeye imkân yok. Hele Filistin konusunda tam bir başarısızlık örneği sergilemiş.
DAĞDAN GELEN BAĞDAKİNİ KOVUYOR
Daha önce de yazdığım gibi Filistin bölgesi 400 sene Osmanlı idaresinde kaldıktan sonra I. Dünya Savaşı sırasında 11 Aralık 1917’de elimizden çıkmıştı. Bölge 1917-1920 yılları arasında İngiliz askerî yönetimi, 1920-1948 arasında da İngiliz sivil yönetimi tarafından idare edildi.
Osmanlı idaresindeki yıllarda bölgedeki Yahudi nüfusu, Müslüman ve Hristiyan Arap nüfusa göre çok azdı. Ancak daha 2 Kasım 1917'de İngiliz Dışişleri Bakanı Arthur Balfour, Siyonist lider Baron Edmond de Rothschild’e yazdığı mektupta, Filistin'de bir Yahudi devletinin kurulmasını İngiltere’nin destekleyeceğini bildirmişti. Bu deklarasyona güvenen Yahudiler, o tarihten sonra Filistin topraklarına süratle yerleşmeye başladılar. Yerli nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan Müslüman Arapların yerine, yeni gelen Yahudiler yerleştirildi. Böylece bölgenin demografik yapısı giderek bozuldu. Öyle ki 1922 yılına gelindiğinde Filistin’deki Yahudi nüfusu 83 binden 467 bine çıkmıştı.
DANIŞIKLI DÖĞÜŞ
Bölgeyi elinde tutan İngiltere, Filistin toprakları üzerindeki çatışmaları sonlandırmak için 1947 yılında BM’ye müracaatta bulundu. BM’de Kurulan Filistin Özel Komisyonu, Filistin’in en verimli kısımlarını oluşturan %55’lik kısmını Yahudilere, geri kalan verimsiz toprakları ve çölleri ise Araplara bırakan bir plan teklif etti. 29 Kasım 1947 tarihli oylamada 57 üye ülkeden 33’ü planın lehinde, aralarında Türkiye’nin ve diğer Müslüman ülkelerin bulunduğu 13 ülke aleyhinde oy kullandı. İngiltere dâhil 10 ülke çekimser kaldı. Tayland oylamaya katılmadı. Ancak İngiltere, bu kararın alınmasından hemen sonra, BM’nin herhangi bir uygulama yapmasını beklemeden Filistin’deki İngiliz manda idaresinin 15 Mayıs 1948'de sona ereceğini deklare etti. Bunu fırsat bilen Yahudiler, 14 Mayıs 1948 günü İsrail devletinin kurulduğunu ilan ettiler.
Bu oluşuma karşı çıkan Mısır, Ürdün, Suriye ve Irak gibi Arap devletleri, Batılı devletlerin desteğini alan İsrail’e karşı 1948’den itibaren giriştikleri savaşlarda başarı sağlayamadılar. Özellikle 1967’deki Arap-İsrail Savaşı felaketle sonuçlandı. Mısır’ın elinde bulunan Gazze ve Sina Yarımadası da İsrail’in eline geçti. 7 Haziran 1967 günü İsrail askerleri Kudüs’e girdiler.
76 YILDIR ÇÖZEMEMİŞ
Takvim yapraklarının bir köşesinde, daha önceki yıllarda aynı gün vuku bulan mühim olaylar yazar. Geçen haftanın olaylarına bakarken bir de göreyim. Meğer 29 Kasım “Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü” imiş. BM 1977’de, yani Filistin meselesini çözemeyişinin 30. yılında bu kararı almış. 1947’de, Filistin’de iki devletli çözüm planının oylandığı 29 Kasım gününün “Day of Solidarity with the Palestinian People” olarak kutlanmasını kararlaştırmış.
Tam bir kara mizah. Filistin’i BM’ye gözlemci üye kaydetme, 1978’den itibaren her yıl 29 Kasım’ı “Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü” olarak kutlama gibi faaliyetlerin sadece bir göz boyama olduğu anlaşılıyor.
İşte bir 29 Kasım daha geçti. Hani dünyanın Filistin halkıyla dayanışması? Zaten hiç kimsenin böyle bir günü kutlayacak ne yüzü ne de mecali var. Bölge kan gölüne dönmüş, ama BM 76 yıldır yaptığı gibi yine elleri belinde, bölgenin İsrail füzeleriyle taş üstünde taş kalmayacak şekilde yerle bir edilmesini, insanların yüzer yüzer, biner biner öldürülmesini sadece seyrediyor. Kalıcı ateşkes sağlanması için ciddi bir çaba harcamıyor. BM’deki hâkim güçlerin takkesi düştü, keli göründü, herkesin heybesinde ne olduğu açığa çıktı.