Dünyanın ilk romanı kabul edilen Don Quijote’u ve “romanın öz babası” Cervantes’i okuyunca uzunca bir yorum yazmak kaçınılmaz oldu benim için! Bu nedenle birinci ciltten sonra “teknik” ikinci ciltten –bitirmek üzereyim- sonra ise “edebi” bir yorum yapmak istedim.
Önce ''Yaşı genç olan insanlarda kararsızlık, zenginlerde gurur, küstahlarda kibir, güzellerdeyse hor görme vardır.
Bütün bunlara sahip insanlardaysa bütün kötülüklerin anası olan aptallık vardır'' diyen yazar Miguel de Cervantes Saavedra’yla ilgili birkaç kelam etmeli…
Kitabı okuyunca anlıyorsunuz ki aslında Don Quijote da, Sancho Panza da kendisi… Çünkü yazdıkları gibi yaşamıştır ve bir anlamda kendisiyle dalga geçmiştir bu romanda…
Hayatı boyunca terkedilmiş, aldatılmış, ülkesinde kral tarafından yanlış anlaşılmış, yirmi bir yaşındayken aşk-meşk meselesi yüzünden rakibiyle düello yapmış, rakibini ağır yaralamış, gıyabında yapılan mahkemede (düello yasakmış o bölgede) sağ elinin bilekten kesilmesine ve on yıl İspanya dışına sürgüne gönderilmesine karar verilmiş, bunun üzerine İtalya'ya kaçmış, ardından Haçlı Ordusu’na katılmış, İnebahtı Deniz Savaşı'nda Osmanlı'ya karşı savaşmış, bu savaşta sol eli iş göremez hale gelmiş, askerliği bırakıp ispanya'ya dönerken Osmanlı'ya, Kılıç Ali Paşa’ya esir düşmüş, üzerindeki kağıt-kalem çıkınca “önemli bir insan olmalı, yüksek fidye alabiliriz” düşüncesiyle beş yıl kadar esir hayatı –bir rivayete göre de Kılıç Ali Paşa Cami’sinin yapımında esir olarak çalışmış- yaşamış, Cezayir’deki papazların yardımıyla özgürlüğüne kavuşmuş, İspanya’ya dönüşünde iş bulamamış, borçları nedeniyle birkaç kez hapse girmiş ve sonunda kendisini yazmaya adamış, özellikle Osmanlı ile ilgili yazdıkları –ilk elden olduğu için- çok değerli; biri…
Ve -benim için çok önemli olan- kitabın çevirisi…
Yapı Kredi Yayınları’nın yöneticilerini içtenlikle kutluyorum. Çünkü “La Mancha’lı Yaratıcı Asilzade Don Quijote’u Roza Hakmen’e, İspanyolca aslından tam metin olarak, şiir ve soneleri, son dönemin önemli şairlerinden Ahmet Güntan’a çevirttirmişler.
YKY yöneticileri bununla da yetinmemiş kitabın redaksiyonunu ise edebiyatımızın tartışmasız kraliçesi Mina Urgan’a yaptırmış.
Elbette; ortaya olağanüstü bir eser çıkmış.
Bize de Yaşar Kemal okur gibi, Cervantes okumak kalmış…