İnsanlar için tüketim oranı oldukça yüksek olan balık dünya genelinde tüketilen hayvansal protein kaynaklarının yüzde 16’sını oluşturmaktadır.

İçeriğindeki proteinin yapısal özelliği nedeniyle tüketimi oldukça önemlidir. Afrika, Asya, Çin gibi hayvancılığın düşük olduğu bölgelerde balık tüketimi ortalamanın üzerindedir. 

Balık makro ve mikro besin öğeleri açısından oldukça zengindir: ayrıca viral ve bakteriyal enfeksiyonlara karşı savunma mekanizması olarak görev yapan immünoglobulin içermektedir. İçeriğindeki EPA ve DHA olarak adlandırılan yağ asitleri özellikle kardivasküler hastalıklara karşı koruyucu etkiye sahiptir. Ayrıca çocuklarda nöron gelişimi için önemlidir. İçeriğindeki selenyum nedeniyle Tiroid bezi işlevlerini destekler ayrıca selenyum düzeyleri şizofreni gibi psikotik rahatsızlıklarda oldukça önemlidir.

Balık yüksek miktarda demir içermektedir bu özelliği nedeniyle anemi tedavisinde yoğun tüketimi önerilmektedir. Ayrıca Kalsiyum ve D vitamini içeriği nedeniyle iskelet sistemini destekler ve çocuklarda kemik ve diş gelişimini sağlarken raşitizme karşı koruyucudur. Balık yüksek A vitamini nedeniyle çocuklarda büyüme eğrilerinin normal aralıkta seyretmesini destekler.

Denizlerimizdeki balıkların büyük çoğunluğunun tüketilmesinde bir sakınca bulunmamaktadır. Ancak tüketildiğinde zehirli etkileri olan balık çeşitleri mevcuttur:

Balon balığı: Balon balığında insanlar üzerinde zehirleyici etkileri bulunan bir salgı mevcuttur. Bu nedenle balon balığının tüketilmesi oldukça tehlikelidir. Hayati tehlike oluşturan açlık durumlarında çok iyi temizlenerek tüketilmesi mümkün olmakla beraber, önerilmemektedir.

İğneli Vatoz : Balığın iğnesinin kan ile teması sonucu insanlar üzerinde anafilaktik(zehirlenmeye bağlı oluşan tablo) şok etkisi oluşturmaktadır.

Çuçuna Balığı: Türkiye denizlerinde oldukça nadir bulunmaktadır buna karşın tüketilmesi durumunda kişilerin gıda zehirlenmesi geçirmelerine neden olmaktadır.

Folya Balığı: Vatoz balığıyla benzer zehirleme etkisine sahiptir

Trakonya Balığı: Türk denizlerinde oldukça sık rastalanan bu balık türünün eti oldukça lezzetlidir. Trakonya balığı dikenlerinde zehir bulundurmaktadır. Bu zehir insan vücudu üzerinde nöro-toksik etki yaratmaktadır yani bireylerin sinir sistemine direkt etmektedir. Bu balık türünün zehirlenmesi oldukça tehlikelidir çünkü kalp durması, solunum durması ve kalıcı felç gibi durumlara neden olabilmektedir. Trakonya balığı öldükten sonrada zehirleyici etkiye sahiptir bu nedenle tüketimi konusunda çok dikkatli olunmalıdır ve olası riskler konusunda bilinçli olunmalıdır.

Rina Balığı: Avlama sırasında dikenlerinden zehirlenmek olasıdır. Ayrıca eti de zehirleyicidir.

İskorpit Balığı: Bu balığın kafası fazlaca dikenlidir ve kafa kısmı tüketime uygun değildir. Ayrıca birinci sırt yüzgecinin on bir, anüs yüzgecinin üç, karın yüzgecinin bir dikeni zehir taşır. Tüketimi önerilmemektedir.

Elektrik Balığı: Bu balık türünün etinin tüketiminde bir sakınca olmamakla beraber derisi yüksek oranda bakteri içermektedir ve bu bakterilerin bir kısmı insanlar üzerinde toksik etki göstermektedir. Balığın derisi tüketilmese bile temizlenme ve hazırlanma aşamasında etine bu bakterilerin temas etme ihtimali oldukça yüksektir. Bu nedenle tüketimi önerilmemekle birlikte, tüketilmesi durumunda çok dikkatli olunmalıdır.

Sokar Balığı: Sokar balığının karın ve sırt yüzgeçlerinde bulunan bezlerin tamamında uyuşturucu etkiye sahip zehir bulunmaktadır. 

Üzgün balığı: Bu balık türü tüketimi durumunda zaman zaman allerjik reaksiyonlara neden olabilmektedir. Bu reaksiyonlar çoğunlukla öldürücü etkiye sahip değildir. Bu nedenle diğer tiplere oranla daha az tehlikeli olmakla beraber tüketimi önerilmemektedir. 

Varsam Balığı: Trakonya balığı ile aynı özellikleri gösteren varsam balığı aynı ölçüde zehirlidir. Tüketimi önerilmemektedir.

Tüm bu balık türlerine ek olarak hemen her balığın uygun ortamda hazırlanmaması durumunda zehirleyici etkileri bulunmaktadır. Balık tüketirken tükettiğimiz balığın taze olması oldukça önemlidir. Çünkü uzayan bekleme süreleri balık içeriğinde bakteri popülasyonunun artmasına neden olmaktadır. Kısa süre içerisinde tüketilmeyecekse eğer derin dondurucuda düşük ısıda saklanması oldukça önemlidir. Her ne olursa olsun dondurucudan çıkarılan ve donu eriyen balık asla tekrar dondurucuya konmamalıdır. Daha sağlıklı tüketim için buğlama- fırınlama şeklinde hazırlanması önerilmektedir. Kalp sağlığına karşı koruyucu etkileri ile öne çıkan Akdeniz diyeti yüksek balık tüketimini önermektedir. Akdeniz beslenme modelinde haftada 2-3 kez balık tüketimi önerilmektedir. Ayrıca Akdeniz diyetiyle benzer özellikler taşıyan İskandinav diyeti, Japon diyeti ve Çin diyeti de yüksek balık tüketimini içermektedir. Hazırlama sürecinde dikkatli davranmak koşuluyla yüksek balık tüketimi oldukça önemlidir. Beslenmeniz sağlığınıza, sağlığınız mutluluğunuza neden olsun..