Yazılarımla artık ŞOK gazetesindeyim. Siyasete, gündeme ve yaşama dair konularla köşemde sizlerle olacağım.
Türkiye’de her 3 kadından birinin nitelikli saldırıya uğradığını biliyor muydunuz?
Günümüzde sıkça dile getirilen, fakat elle tutulur bir çözüm yolu üretilemeyen konuların en başında şüphesiz ki kadın cinayetleri geliyor. Toplumunun kanayan yarası olan kadın cinayetleri gerek örf ve adetlerimiz gerekse yanlış modernleşme sebebiyle toplumsal bir ayıptan öte insan hakları ihlaline dönüşmüştür.
Her gün evlerimizde, haber bültenlerinde karşılaştığımız kadın cinayetleri haberlerine artık kaçımız duyarlı? Şiddetin bireysel mi, yoksa toplumsal mı olduğu konusu hakkında yüzlerce soru sorulmuşken, en doğru sonuç toplumlardaki şiddet olgusunun temel nedeninin, hem kültürde hem de bireysel temellerde aramaktır. Şiddeti cinayete götüren nedenler bu bakış açsıyla bir bütün olarak incelendiğinde karşımıza çıkan sonuçlar; eğitimsizlik, özgüven eksikliği, eşlerin ayrılma isteği veya kadının ekonomik gücünün erkekten daha iyi durumda olmasıdır. Özellikle eşler arasında çıkmış olan problemlerin erkekler tarafından baskı ve şiddet yoluyla çözülebileceği düşüncesi, kadın cinayetleri için yeterli bir dayanak oluşturmaktadır.
Feodal kalıntıların yoğun olduğu, bizim ülkemiz gibi ülkeler, erkek egemen toplumlardır. Erkek egemen toplumlarda kadın hor görülen, ikinci sınıf insan konumundadır. Onun için Nazım bir şiirinde ülkemizdeki kadının durumunu “Soframızdaki yeri, öküzümüzden sonra gelen” diye betimlemiştir. Tam da feodaliteye özgü bir tanımdır bu.
Öte yandan toplumda, “Kız evlat baba evinden gelinliğiyle çıkar, kefeniyle girer” mantığı doğrultusunda kurduğu yuvadan ve eşinden başka gidecek bir kapısı olmayan kadın, bastırılmaya mahkum olmuştur. Bu açılardan bakıldığında kadının toplumdaki yeri ve kimliği gerek devlet eliyle gerekse entelektüel cenah tarafından değiştirilmeye çalışılsa da, kadın eşine ve yuvasına bağımlı kalmaya zorunlu bırakılmıştır.
Özellikle son yıllarda artış gösteren şiddet ve taciz olayları sosyal medyanın da etkisiyle geniş kitlelere yayılıyor. Sosyal medya ile birlikte şiddet ve taciz olaylarında gereken cezaların verilmesi için kamuoyu oluşturulmaya çalışılıyor.
Hukukun yetersiz görüldüğü durumlarda, öldürülen ya da tecavüze uğrayan kadınlar için protestolar düzenleniyor, yürüyüşler yapılıyor. Kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet her geçen gün artıyor. Sanki toplum olarak bir şiddet ve çılgınlık dönemi yaşıyoruz. Açıkça görülüyor ki kadın cinayetleri Türkiye’yi sarsmaya devam ediyor. Kadına her türlü şiddeti uygulayan veya öldüren katillerin yargılandıkları mahkemelerde ‘iyi hal indiriminden’ yararlanmaları suretiyle cezalarının azaltılmaları şüphesiz suçu arttıran önemli bir etken.
Ülkemizde kadın cinayetlerine çözüm bulunacaksa, bu yine kadınlar sayesinde olacak.
Çünkü toplumun temelini Kadınlar ve onların yetiştirdiği bireyler oluşturmaktadır.
İtiraf edelim ki, tüm toplumsal ve kültürel değerlerimizi kaybettik…
Sağlıklı ilişkiler kuramıyoruz…
Sağlıklı, mutlu çocuklar yetiştiremiyoruz…
Ne demişti büyük usta Neşet Ertaş, “kadınlar insandır, bizler insanoğlu”