Sabah "günaydın" diyerek uyandılar. Karısı çayı demlemek için mutfağa, Ahmet Bey tıraş olmak için banyoya yöneldi.  Banyodan çıktığında kahvaltı çoktan hazırdı, "hanım çay koy" diyerek masaya kuruldu. 

       Ahmet Bey kahvaltısını yaparken, kadın çocuklara kahvaltısını yaptırdı, beslenmelerini çantalarına koydu ve okul için hazırlanmalarına yardım etti. 

       Ahmet Bey bu arada ikinci çayı için seslendi karısına, oysa çaydanlığa uzanabilecek mesafedeydi. Kadın kocasının çayını verip odaya giyinmeye gitti çünkü işe gitmek için evden beraber çıkmaları gerekiyordu. 

       Ahmet Bey ceketini, ayakkabılarını giydi ve kapının önünde kükredi "amma ağır kanlısın, ne bu tembellik, işe geç kalacağız".

       Bu hikayedeki kadını da adamı da biz yetiştiriyoruz. Daha çocukken kızın eline bebek, erkeğin eline silah veriyoruz. Sofrada yemek servisine bile önce erkeklerden başlıyor, işten beraber ve yorgun geldiğimiz halde, eşlerimiz ayaklarını uzatıp kumanda elinde koltukta yayılırken kahvesini ikram ediyoruz.

       Kısaca eşlerimizin bize böyle pervasızca ve saygısızca davranmasına neden yine biziz. Hayatın müşterek olduğunu ve ortak bir paydada buluşulması gerektiğini unutuyoruz. 

       Sonuçta da gelsin kadına şiddet ve kadın cinayetleri.