Mart ayının hemen başında Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda gözden kaçan bir ayrıntı dikkat çekiciydi.

BM Genel Kurulu, 105 devletin desteğiyle Uluslararası Adalet Divanı’ndan 1 Mart 2023 tarihinde şu 2 soruyu sorarak danışma görüşü istedi. Sırdan bir görüş isteme gibi görünen fakat çok büyük derinlikleri olacak sorulara öncelikle bir bakalım;
Birincisi İklimin ve çevrenin diğer bölümlerinin insan kaynaklı sera gazı emisyonlarından korunmasını sağlamak üzere Devletlerin uluslararası hukuk kapsamındaki yükümlülükleri şimdiki ve gelecek nesiller için nelerdir? İkinci soru ise şuydu: Bu yükümlülükler kapsamında, eylem ve ihmalleriyle iklime ve çevrenin diğer bölümlerine önemli ölçüde zarar verirlerse 'Devletler' için hukuki sonuçlar neler olacak? 

BÜYÜK DEĞİŞİMLERİN İŞARET FİŞEĞİ Mİ?
İklim merkezli ilk danışma sorusu; Dünyadaki büyük bir kırılmanın işaret fişeği gibi. Çok önemli sonuçları olacaktır.  Bu kapsamda İklim değişikliği ile mücadelede devletlerin sorumlulukları ve bunların ihlalinin hukuki sonuçları tespit edildiği taktirde bireyler devletlerden bu yükümlülüklerini insani bir hak olarak yerine getirmesini daha güçlü bir şekilde isteyebilecek.  Yani, Devletler uluslararası alanda sorumlu tutulabilecek. 

DÜNYA VATANDAŞLIĞI BOYUT DEĞİŞTİRİYOR
İki temel şey dikkat çekiyor. Dünya vatandaşlığı kavramı içinde bir birey anlayışı var. Bu anlayışa göre birey devletleri eleştirebiliyor ve ona karşı yaptırımı harekete geçirebilir bir statü kazanıyor. 
İkincisi ise İklim değişilkliği altında dünyada yeni bir düzen arayışı var. 
2009 yılında Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, insan hakları ve iklim değişikliği ile ilgili ilk raporunu yayınlamıştı.  Rapora göre, iklim değişikliğinin insan hakları üzerinde olumsuz etkileri olduğu konusunda bir uzlaşma olduğu kabul edildi. Bununla beraber, iklim değişikliğinin etkilerinin hukuksal olarak insan hakları ihlali şeklinde nitelendirilmesine ise şüpheyle yaklaşıldı. 
Devletlerin iklim değişikliğine neden olma konusundaki sorumlulukları göz önüne alındığında bunun “şüpheli” olduğunu değerlendirildi. Rapora göre bireyler, iklim değişikliğinin neden olduğu zararlardan belirli bir Devleti sorumlu tutabilecekti.  İnsan hakları hukuku doğrudan bireylerin sağlıklarına, yaşamlarına, evlerine ve kültürlerine yönelik tehditleri önlemek için oluşturulmuş bir hukuk sistemi olduğu için İklim değişikliğinin bireyler üzerindeki etkisi de insan haklarının genel korunması çerçevesinde ele alınmıştır. Bu nedenle geçtiğimiz 14 yıl boyunca Dünya çapında iklim değişikliğine karşı mücadelede insan hakları hukuku çerçevesinde mahkemelerde pek çok dava açıldı. Fakat süreç son gelişmelerle birlikte dava açmaktan daha ileri bir düzeye gidecek gibi görünüyor. 
 
YENİ KAPILARI ARAYABİLİR
BM Genel Kurulunda, 105 devletin desteğiyle Uluslararası Adalet Divanı’ndan talep edilen görüş İklim değişikliği ile mücadelede yeni bir devrin kapılarını aralayacak gibi gözüküyor. Devletlerin sorumlulukları ve bunların ihlalinin hukuki sonuçları tespit edildiği taktirde bireyler devletlerden bu yükümlülüklerini insani bir hak olarak yerine getirmesini daha güçlü bir şekilde isteyebilecek. Divan’ın tespitleri üzerine diğer devletler ve BM organları gerekli önlemleri alabilecekleR. Devletler bu önlemlere uymaması durumunda uluslararası alanda sorumlu tutulabilecekler. Devletler için iklim değişikliği ile mücadelede sorumluluktan kaçmak daha zor hale gelecek.