“Göğü Delen adam” kitabını; poposunda yaprakla dolaşan bir Samoa kabile şefinin, genel olarak sanayi toplumu, kapitalist yaşam eleştirisi ve doğaya dönüş, ilkellik ve Hristiyanlık güzellemesi olarak değerlendirilebiliriz.
Yaşadığımız dünyanın eksiklerini, yanlışlarını; güneşin altında malak gibi yatmayı –kuzey yarım küredekiler için bir açıklaması yok-yücelten, bu dünyaya geldiği gibi boş beleş gitmeyi güzelleyen bir kabile reisinin gözünden görme ihtiyacı duyanlara sözümüz yok elbette!
Ama...
Neymiş, “papalagi-beyaz adam” –bu biz oluyoruz- elbise giyiyormuş kötü, ayakkabı giyiyormuş kötü, makine yapmış kötü, yazıyı bulmuş kötü, saat yapmış kötü, çok düşünürmüş kötü, çok çalışıyormuş kötü, meslek sahibi oluyormuş kötü, kitap-gazete okur, etrafını inceler-gözlermiş kötü!!!
Ne iyiymiş biliyor musunuz arkadaşlar? Beyaz adamın Tanrısı iyiymiş ama o da Beyaz Adam tarafından itibar görmüyormuş. Lan yürü git!